Steven Grant Rogers

2K 106 90
                                    

Offf tamam tüm gün salya sümük ağladıktan sonra sanırım kendime gelebildim ama her an ağlayabilirim söz vermiyorum
-
Hold on - Chord Overstreet
Where's my love - SYML
-

Steve sonsuzluk taşlarını yerine koyduktan sonra açıkcası ne yapacağını bilmiyordu. Bir yanı son derece bencil olup sonsuza kadar geçmiş zamanda kalmak istiyordu, diğer yanı ise Avengerslerin ilk toplandığı yıla geri dönmek istiyordu. Uzun bir süre düşündükten sonra hiç bir şeyi değiştirmeden geri geldiğinde yorulduğunu net bir şekilde hissetmişti.

Tanrım, cidden çok yorgun hissediyordu.

Emekliye ayrılmanın zamanı geldiğini düşündü. Yeni Kaptan America için Sam'ı seçmek pek süpriz olmamıştı, 21.yüz yılda en çok güvendiği insanlardan birisi olmuştu kısa bir sürede Sam. Belki de bu "işi" ondan daha iyi yapacaktı. Dürüst olmak gerekirse, Steve pek umursamıyordu. Sadece yorgun hissediyordu.

Kalkanı verdikten sonra iki arkadaşına da sıkıca sarılmıştı. Nereye gidiyorsun veya artık ne yapacaksın sorusuna küçük bir tebessüm ile cevap vermiş ve Tony'nin ona yıllar önce yaptığı motora binmişti.

Steven Grant Rogers hayatı boyunca bir şeylere geç kalmıştı.

Eğer hayatını gözden geçirirsek biraz ironikti. Bazen hayatın kendisine bile geç kaldığını hissediyordu. Steve şuan 106 yaşındaydı, bazı insanlar buzda geçirdiği 70 seneyi saymıyordu ve onu 36 yaşında görüyordu ama -yine- dürüst olmak gerekiyorsa Steve kendini 36'dan çok 106 gibi hissediyordu.

Bazen o kadar ağır ve yaşlı hissediyordu ki ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Konumuza geri dönelim, ah, geç kalmak.

Steve geç kalmanın kitabını yazabilirdi.

Hayatında ki çoğu şeye geç kaldığı gibi Tony konusunda da geç kalmıştı. Esmer adamı ilk gördüğünde, sene 2012, o saçma kavgalar anında bile ona karşı hissettiği duygular o kadar büyüktü ki bazen nefes alamadığını hissediyordu. Steve denemişti, zaman zaman, gecenin geç saatlerinde uyuyamadığı belki de 50. saate merdiven dikerken uzun uzun düşünmüştü Tony'i.
Her birinde yüzünde küçük, belli belirsiz bir tebessüm belirir ve tüm bedeni sevgi ile dolup taşardı. Bazen sevgisi o kadar yoğun olurdu ki nefesinin kesildiğini hissederdi.

Steven Grant Rogers hayatı boyunca kimseyi sevmediği kadar sevmişti Anthony Edward Stark'ı.

Bunu fark eden bir kaç kişi olmuştu. Natasha, çünkü kızıl ajan hemen hemen herşeyi biliyordu -bu zamanında Steve'i ürpertse bile alışmıştı- ve daha Steve ne hissettiğini adlandırmamışken Natasha ona gülümser, elini omuzuna koyup hafifçe sıkar ve bir şeyler yapmasını söylerdi. Steve zaten hiç bir zaman insanları dinleyen bir tip olmamıştı. Bunu gün geçtikte daha çok kanıtlamıştı herkese.
İkinci kişi ise Bucky olmuştu. Eski arkadaşı, kardeş yerine koyduğu adam onu ilk hatırladığı anda ve Tony'i gördüğü an ona öyle bir bakmıştı ki; Steve açıkcası şaşırmıştı. Bu kadar belli miydi? Herşey bittikten sonra Wakanda'ya gittiklerinde ve Bucky kendini cyro'ya koymadan saniyeler önce esmer adamda kızıl ajanın tepkisine yakın bir tepki vermişti; elini omuzuna koyup hafifçe sıkmış ve belli belirsiz bir gülümseme ile özür dilemişti.
Üçüncü kişi ise Sam olmuştu. Beraber 'kaçışta' oldukları süre boyunca o lanet telefonu yanından ayırmadığı için Sam'ın parçaları birleştirmesi pek uzun sürmemişti. Bir aralık gecesi, hava son derece soğukken Steve telefonu çıkartmış ve uzun süre izlemişti. Sam sesli bir nefes verip kafasını sallamıştı ve beynini kıçından çıkartması gerektiği ile alakalı bir şeyler söylemişti.

 *STONY ONE SHOTS*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin