I

3.2K 193 179
                                    

Gözler... Ne tür bakışlar gördünüz şu ana kadar? Sayamayacağınız kadar çok, eminim. Hayal kırıklığını kopya çektiğinizde öğretmeninizin, kızgınlığı sulu boyanızın pis artıklarını halıya döktüğünüzde annenizin, gizli gururu ilk kavganızı ettiğinizde babanızın bakışlarında gördünüz. Düşündükçe umursamadınız, çünkü zaman hepsini silip süpürdü ve kafa yormaya değeceğini düşündüğünüz bakışları kalbinize doğru itekledi.

Kalp çarpıntısını, zamanı durdururmuş gibi hayatınızın kapısından içeri adımını atan ilk aşkınızda öğrendiniz, mutluluğu berbat geçen iş görüşmenize rağmen kabul edildiğinizi duyduğunuzda tattınız. Asıl şaşkınlığı bir anda gelip hayatınızın merkezine kurulan bebeğinizde yaşadınız, aşık olduğunuz kişiyle beraber.

Çünkü herkesin gözünden hayat bu... Olması gereken... Gözler önüne sürülen, dizilerde olan, magazinlerde geçen, düşlediğimiz yaşam bu.

Kim salak bir roman kahramanı olmak ister ki? Aksini söyleseler de rahat koltuklarında, lambalarının altında uzaktan o sefil hayatları sadece okumak hoşlarına gider. Ders mi alırlar? Ah, hayır... Sadece okurlar ve biter. Ruhu nedir bilmezler, kimse düşünmez. Hayallerindeki hayat sadece huzur ve mutluluk içerir. Fakat kimsenin aklından onları sarsıp gerçekliğe uyandırmak geçmez.

Ben mi?

Ben gerçeklikte yaşayan bir insanım, hayatın acımasız soğukluğunu sadece tatmakla kalmamış, o olmuş biriyim. Öylesine değersizim ki, sokakta görseniz dönüp bakmazsınız.

Hayal kırıklığını yetimhaneden kaçtığım için bakıcının gözünde görmüş, kızgınlığı fazla yemek istediğim için bana tokat atan görevli öğretmenin bakışlarında hissetmiş biriyim. Gururu yalan söyleyip, hakkım olmayan, dilendiğim paraları eline bıraktığım altın dişli bir adamın gözlerinde görmüş bir insanım.

İlk kalp çarpıntımı beni hapse atmakla tehdit eden bir polisin varlığıyla yaşamış, mutluluğu bana bir parça gülen teyze sayesinde tatmış, şaşkınlığı dünyada bize benzemeyen, sefa içerisinde yaşayan, sıcak arabalarından evlerine yürümeye üşenen insanları görünce hissetmiş bir insanım.

Adım Deniz...

Komik ama bir kere bile mayolarımı alıp sahile gitmemiş biriyim. On üç yaşımdan beri sokaklarda yaşıyorum. Aradan dört sene geçmiş olmasına rağmen bana hissettirilen vakit birkaç saniyeden farksız...

Okul denen binanın önünden geçmeyeli iki seneden fazla oluyor. Hala devam etseydim, üniversite sınavı denen birkaç sorunun bulunduğu kağıt parçası için çalışıyor olacaktım. Fakat bıkmıştım, eskiden büyüyüp koca bir adam olacağımı söylerdim kendime. Küçük bir kız olmama aldırmıyordum. Fakat dersler bir süre sonra eğlenceli olmaktan çıkmıştı, önüme konan rakamlara bakıp cevabı yazmak o kadar tekdüzeydi ki bırakmıştım. Kendine öğretmen diyen, aslında ölsem arkasını dönüp bakmayacak insanlar bu kararımda beni desteklememişlerdi. Sonuçta hayatını sokaklarda geçiren bir kız olarak okulda çıkardığım sorunlar çok sayılmazdı, derslerim ise dikkate değer bir biçimde yüksekti. Çalışmama rağmen... Zaten bırakma sebebim de tam olarak buydu.

Yürüdüğüm caddede ışıkların olduğu yere gelince yavaşladım, yayaları değerli hayatları için uyaran kırmızı rengi umursamadan karşıya geçtim. Birkaç korna sesi yankılansa da çok umursadığım söylenemezdi.

Kendimi yakıcı güneşin altından çekilmeye zorlayarak sokaklardan birine saptım, gölgede olmak daha iyiydi. En azından kıpkırmızı kesilmiş omuzlarım bunu doğrulayabilecek kadar tecrübeliydi. Etraf gittikçe tenhalaşırken gelmeye uğraştığım dükkanın girişini gördüm. Gerginlikle omuzlarımı dikleştirirken kapıdan içeri bir adım attım, tepedeki zil çalınca tezgahtaki adam, bana kısa bir bakış fırlatmıştı.

PERDELERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin