IV

1.2K 79 64
                                    

4.bölüm

Yılların yüzüne attığı çiziklerden dolayı fazlaca yaşlı görünüyordu, sırtındaki kambur tonlar ağırlığındaki dertlerin dile geliş şekli gibiydi. İki adım attığında yoruluyordu, bu nedensizce canımı sıkmıştı, eğilemiyordu doğru düzgün. Boynuna siyah iple bağlı olan yakın gözlüğün kulpunu tek eliyle ve oldukça beceriksiz bir şekilde kaldırmaya çalıştı. Başardığında burun ucuna iliştirdi ucuz gözlüğü. Göz kapakları okuduğu şeye odaklanmak için kısılmıştı. Halbuki okuyamadığı aşikardı, neyin hesabını yapıyordu ki? Sadece parayı verecekti ve ben de def olup gidecektim.

Gözlerimi devirerek sabırsızca yerimde kıpırdandım. Bu halimi görünce bana kısa bir bakış fırlattı. "Otur şuraya istersen." dediğinde bu işin uzayacağını anlamıştım, oflayarak dediğini yaptım. "Bulurum birazdan." diye mırıldandı kendi kendine.

Taba rengi kolsuz bir hırka giymişti açık mavi gözleğinin üzerine. Beyaz saçlarıyla, pos bıyığıyla ve hafif göbeğiyle çizgi filmlerde torununa masal okuyan dede rolünden fırlamış gibi görünüyordu. Benden on on beş santim kısa olmalıydı.

Bu sıkıcı yaşlıyı incelemekten usandığımı fark ederek bakışlarımı tozlu raflara çevirdim. Kitaplar o kadar eskiydi ki görünce ağzım bir karış açık kalmıştı. İstanbul'da böyle eski sahaflar kaldığını bile bilmiyordum, en azından bu kadar ara bir sokakta olması beni şaşırtmıştı.

Birden neden burada olduğumu düşünerek kendi kendime yakındım, gereksizdi. Halim göndermişti beni buraya, ne olduğunu sormuştum ama ağzından alabildiğim tek kelime 'çabuk' olmuştu. Hatırlayınca kendi kendime homurdandım.

Hayvan herif.

Bu bölgeden düzenli olarak para almazdık, yani her zamanki işlerden değildi. Büyük bir ihtimalle adamın Halim'e borcu vardı, umursamıyordum fakat Halim'in neden ısrarla beni göndermek isteyişini de çözememiştim.

Uzun olacağını kestirdiğim bekleyişimi daha az işkence içeren bir şekle sokmaya karar verdim ve kitaplara doğru ilerledim. Boş gözlerimin yansıttığı özlem olmalıydı, kitap okumayı hiçbir zaman sürekli alışkanlık haline getirememiştim. Fakat kitap olduğunda her şey daha güzeldi, bundan emindim.

Rastgele bir kitabı çekince hayranlığımı gizlemeye gerek duymadan kapağına baktım, eskiydi. Zaten bu da onu daha değerli yapmıyor muydu? Geçmiş kokuyordu, başka insanların yaşanmışlıkları vardı araya sıkışmış kalan. Sayfalarını karıştırırken gölgesinin izini duydum, yanımdaydı ve elimdeki kitaba derin bir sevgiyle bakıyordu. Bu, yaşlı olduğu için ona duyduğum saygıyı arttırmıştı.

Kitap seven biri, sevmeyen birinden daha kötü olamazdı asla.

"Ne güzel kitaptır o öyle! Gençlik yıllarımdan!" Sesi sevecendi, ona boş boş bakıp işimi halletmesini istediğimi belirttim. Ancak bana aldırdığı söylenemezdi. Derin bir nefes alarak konuşmaya devam etti. "Kitap sever misin küçük hanım?"

Sözlerine devam ederken tezgahın arkasına geçmişti. Cevap vermedim ama onu susturamamıştım da. Ne diyeceğini merak ediyordum.

"Öyleyse buraya daha sık uğramalısın." Suratımda alaycı bir gülüş belirirken tekrar dev raflara baktım. Sessizliğimden hoşlanmamış olsa gerek boğazını temizledi. Ona baktım kararlılıkla.

"Emin ol ihtiyar, buraya gelmemi istemezsin." Gülümsedim. "Çünkü ben gelmişsem eğer paran için gelmişimdir." İfadesiz bir biçimde bana baktı. Bu konuşmalara alışık olduğu her halinden belliydi, demek torununa masal okuyan türde biri değildi.

PERDELERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin