Ashley hızla büyük bir binan helikopter iniş alnına indi. Orada onu bekleyen Gustova onun inmesine yardım etti.
Ashley ona gülümsedi."Teşekkürler Gustova. Seni görmek çok güzel. Diğerleri neredeler acaba?"
"Leydim,Bayan Rapace hala Japonya'da ama bulduğu ilk uçakla dönecekmiş. Bay Wallace İngiltere'de Majesteleri ile bir görüşmesi olacak. Bay Perrın Küba'da avda. Bay Hamilton ve Bayan Hawthorne sizi toplantı salonunda sizi bekliyor."
"Teşekkürler Gustavo. Birazdan onlara katılacağımı iletir misin?"
"Tabiki Leydim."
Ashley hızla merdivenlerden inip kendi kişisel odasına geçti. Üstündeki zırhtan kurtulup mavi bir takım elbise giydi. Aynı hızla odasından ayrılıp toplantı salonunda gitti. Kapıyı açınca Harrison ve Farai'in masada karşılıklı oturup bir şeyler tartıştıklarını gördü. O odaya girince sessizleştiler ve ona döndüler. Harrison ona gülümsedi ve yanına gelip Ashley'e sarıldı.
"Seni tekrar aramızda görmek çok güzel Ash." dedi sevecen bir tonda.
"Sizide Harry. Sizide."
Farai alaycı bir gülümsemeyle o da Ashley'e sarıldı. "Melez Kampı'na nasıl korku saldığını merak ediyorum açıkçası Ashley. Özellikle annenle beraber."
"Gerçekten Ash! Yıllardır annenle görüşmüyorsun ve aniden Melez Kamp' ında beliriveriyor. Korkunç olmalı."
Ashley gülerek "Hemde nasıl! Bütün melezler korkudan bayılacak gibi duruyordu." dedi.
Sonra ifadesini ciddileştirdi. "Sorun nedir? Hepimizi arayıp çağırdığınıza göre ciddi bir şey olmalı."
Farai kafasıyla onu onayladı. "Biliyorsun, uzun zamandır Apollo, Leo ve Kalipso'yu izliyoruz. Ve çok kötü bir şey olmak üzere olduğunu öğrendik."
Ashley korkuyla "Yoksa birisi daha mı öldü?"
Harrison olumsuz bir şekilde kafasını salladı. "Neyseki hayır. Zaten onları izleme sebebimiz buydu. Ama Apollon'un göreve odaklanması lazım. Bunun engellemek için Nero'nun bir birliği Melez Kampı'na yönlendirdiğini öğrendik."
"Demek öyle. O zaman benim Melez Kampı' nda kalmam daha iyi olurdu. Onlara yardım lazım. Burada şuan bulunmamız biraz boş oluyor-kusura bakmayın ama- oraya hemen gitmemiz lazım."
Farai ona dehşet içinde baktı. "Bu halde onlara nasıl yardım etmeye planlıyorsun! Kendimi yeteri kadar yordun! Hem seni bu yüzden çağırdık."
Ashley kafası karışık bir şekilde onlara baktı. "Ne demeye çalışıyorsunuz?"
Harrison gülümsedi ve ayağa kalktı. "Nektar Tedavisi ile alakalı makineyi çalıştırmayı başardık! Mühendisler sonunda onu tam bir şekilde çalışır hale getirmeyi başardı!Denedik bile! Gerçekten Ashley inanamazsın ama dikiş atılması gereken bir yarayı izsiz bir şekilde kapattı!"
Ashley heyecanla gülümsedi." Niye en başından söylemediniz! Bu harika bir şey! Hemen seri üretime geçmeliyiz. Bütün kamplara dağıtmalıyız! Bütün melezlerin bundan faydalandığını bilmeliyim!"
Farai ona döndü." Merak etme seri üretime geçildi bile. Ama seninde denemeni istiyoruz Ashley. Belki şimdikiden daha iyi bir hal alır. "
Ashley ellerine baktı. Hala kapkaraydı ve hala yanıyordu. Kendini her an toz olacakmış gibi hissediyordu. Yumruklarını sıkıp Farai'ya döndü." Denemekten zarar gelmez herhalde."
Üçü beraber tıp bölümüne doğru yürümeye başladı. Harrison elini onun omzuna koydu. "Merak etme Ash. İşe yarayacak! İçimde iyi bir his var."
Ashley ona gülerek cevap verdi. "Izdırap Tanrısı'nın oğlu olduğuna emin misin Harry?"
Harrison gülümsedi ve tıp bölümünün kapısını açtı. Masasının başında evraklarla uğraşan doktor onlara döndü. "Bayan Perez, Bay Hamilton, Bayan Hawthorne sizi burada görmek çok güzel! Sanırım Nektar Tedavisi için geldiniz!"
O öyle diyince ellerini saklama ihtiyacı hissetti. Doktor onları makineyi gösterdi ve nasıl çalıştığını anlattı. "Eminim denemek istersiniz Bayan Perez! Sizde nasıl bir etkisi olacak merak ediyoruz aslında!"
Ashley solaryum makinesine benzeyen tüpe uzandı. Tüpün kapağı kapandı ve içeriye hoş bir hava doldu. Ashley aniden bastıran uykuya karşı koyamadı.
Ashley geri uyandığında makineden çıkmıştı. Üstündeki sersemliği atmaya çalıştı. Farai ve Harrison endişeyle ona bakıyordu.
"Nasıl hissediyorsun bakalım?"
"Sersemlemiş."
Harrison güldü ve duvara doğru yaslandı. "Yan etkilerinden. Biraz sersemletiyor ama yenilenmiş olarak çıkıyorsun."
Ashley yataktan hafifçe doğruldu. Ellerine bakmak istiyordu ama korkuyordu. Bunun da işe yaramamış olmasından korkuyordu. Yavaşça elini kaldırdı ve eline baktı. İnanılmaz bir şekilde eli şimdiken daha iyi görünüyordu. Karartılar geçmişti ve yanmıyordu. Sadece bileğine doğru uzanan soluk kırmızı izler vardı.
"İnanamıyorum! Gerçekten inanamıyorum."
İkiside ona bakıp gülümsedi. Ashley uzun zamandır güçleriyle başı dertteydi ve uzun zamandır bu kadar iyi olmamıştı. Sevinçle ayağa kalkmaya çalışıyordu ama nerdeyse düşüyordu. Harrison ve Farai ona kalmasında yardım etti. Ashley ikisinden kurtulup" Merak etmeyin iyiyim. Şimdi yapmamız gereken daha önemli işler var. Melez Kampı tehlikede. "Farai yüzünde tuhaf bir ifade belirdi." Aslında ziyaretçilerimiz var. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Daughter of Bia
FanfictionPek de bilinmeyen Şiddet Tanrıçası Bia'nın tek melez kızı...