"Hayatın Ve Ölümün Arasındaki O İnce İplik Kopmak Üzere."

364 25 4
                                    

Helikopter yarım saattir yol alıyordu. Kamp ve şirketin olduğu yer pek de yakın sayılmazdı. Percy diğer Olympos İnternational üyeleriyle beraber bir helikopterdeydi. Tam 6 helikopter Melez Kampı'na doğru hareket ediyordu. Percy şuan Annabeth ve Kherion ile olmak için neler vermezdi.

Ashley diğerleriyle beraber hala plan üzerinde tartışıyorlardı. Ashley son on beş dakikadır Cecilia'ya ile okçuları tepeye mi yoksa binaların tepelerine mi koymaları konusunda anlaşamamışlardı. Percy pek de onları dinleyecek havada değildi çünkü uçmaktan nefret ediyordu.

Sonunda anlaşmışlardı ve helikopter sessizliğe büründü. Ashley pilot ile bir şeyler konuştu.

"Evet baylar bayanlar, size kötü bir haberim var. Bütün helikopterlerin inebileceği kadar yer yok maalesef. Biz kampın üzerine paraşüt atlayışı yapacağız. Percy dışında hepimiz bu konuda eğitim aldık çünkü bazı av bölgeleri uçuşa hiç uygun değil. Bu yüzden Percy benimle gelecek. Herkes tez zamanda hazırlansın çok vaktimiz yok."dedi.

"Bir dakika bir dakika uçmak yeteri kadar kötü değilmiş gibi beni bu helikopterden atlatacak mısın? Ne istiyorsunuz beni öldürmek falan mı? Daha da kötüsü Zeus'un beni öldürmesini mi istiyorsunuz? Bu aralar onun sahasına çok girdim teşekkürler ben almayayım."

Ashley ciddi bir ifadeyle ona baktı. "Bunu tartışacak zaman yok Perseus Jackson. Bana güvenmiyor musun?"

Percy korkuyla Ashley'e baktı. Gözlerindeki kırmızı halleri ve bembeyaz boşluğu gördü. Ses tonu herkese ne yaptırmak istediğiyle alakalıydı. Ve Percy şuan karşısında Ashley'i değil Bia'yı görüyordu. O ona korkuyla bakmaya sürdürürken Harrison elini Ashley'in omzuna koydu.

"Ashley sakin ol lütfen. Percy kendince haklı."

Ashley bakışlarını ona çevirdi. Harrison Percy'nin yaptığı gibi bakışlarını kaçırmadı hatta direk gözlerinin içine baktı. Ashley gözlerini kapattı ve iç çekti.

"Tamam tamam biraz fazla yüklenmiş olabilirim. Ama maalesef zamanımız yok. Lütfen korkularını düşünmemeye çalış Percy. Eminim Zeus seni affeder."

"Eminim affeder(!)"

Ashley herkesin paraşütünü kontrol etti.  Sonra Percy ve onun paraşütünü getirdi. Kayışları birbirine bağlarken "Eğitim gibi olacak. Senin hiçbir şey yapmana gerek yok. Ben paraşütü yöneteceğim."dedi.

Sonra kapı açıldı ve Artus beklemeden atladı. Sırayla herkes atladı ve sona sadece Percy ve Ashley kalmıştı. Percy derin bir nefes alıp aşağı baktı.

"Hazır mısın Percy?"

"Hayır desem bu beni durduracak mı?"

"Hayır. Hazırlan aynı anda atlamamız gerekiyor. Bir, iki, üç."

İkisi de aynı anda helikopterden atladı. Percy çığlık atmamış olmayı dilerdi ama boğazı ağrıyıncaya kadar bağırdı.

"Percy! Basınç çok yüksek o yüzden bağırmayı kes!"

"Ne dediğini anlamıyorum!"

"SADECE SABİT DUR!"

Ashley paraşütü açtı ve gökyüzünde süzülmeye başladılar. Aşağıdan kamp gayet net bir şekilde görünüyordu. Percy yere yaklaştıkça rahatladığını fark etti. Ashley bir sağa bir sola manevra yapa yapa yere indiler. Yer inince Harrison onun kayışlarından kurtulmasını sağladı. Percy paraşütten kendini kurtarınca yere yattı.

"Bir daha kesinlikle uçmayacağım! Asla!"

Ashley paraşütleri alıp bir yere kaldırdı. Melezler yine onlara bakıyordu. Bu sefer sadece ona bakmıyorlardı. Onun yanlarında duran Olympos International üyelerine de bakıyorlardı. Nico ve Will koşarak yanlarına geldi.

"Sizin yukarıdan düştüğünüzü görünce bir an helikopterde bir sorun var sandık." dedi Nico.

"Helikopterin inecek yeri yoktu. Zamanız her geçen dakika daralıyor. Toplantıyı nerede yapacağız?"

"Beni takip edin."

Kulübenin içinde masa tenisi masasının etrafında toplanmış bir grup çocuk gördü. Khrieon masanın başında bir haritayla uğraşıyordu. Onu görünce yanına gelmesini işaret etti. 

"Evet son durum bu siz ne düşünüyorsunuz Ashley?"

"Şuan hepimizin fikrini tartışamayız. Bana Ares, Hekate ve Athena'nın çocukları gerek."

"Neden?"

"Onlara küçük bir sürprizim var."


Daughter of BiaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin