Percy bu sefer öldüğüne emindi.
Ama her zamanki gibi paçayı sıyırmıştı. Nasıl mı? Sanırım en başından başlasak daha iyi olur.Percy etraflarını saran canavar sürüsüne bakıp iç çekti. Neden normal bir gün geçiremiyorlardı? Dalgakıranı ona çok yakın olan bir drakona sapladı. O toza dönüşüp dağıldıktan sonra bir adım geriye gitti. Sırttı Annabeth'in sırttına deyince irkildi. Percy kafasını ona çevirdi ve gülümsedi. "Sanırım bu sefer işimiz bitti."
Annabeth onun dediğine gülümsemekle yetindi. "Tartarus bile bu kadar zorlamamıştı. Sanırım yanımızda bir Titan olduğu içindir."
Annabeth kılıcını düzelti. Tam bir emposaya odaklamıştıki bir çığlık duyuldu. Kafasını çevirip çığlığın olduğu yere döndü. Gördüğü şeyle gözlerinin şokla açıldı.
Nico karnındaki yarayla dizlerinin üzerine çöktü. O an her şeyin bittiğinden emindi. Sonra bir grifinin çığlığı duyuldu. Nico kafasını kaldırdı. Grifinin üstünden zırhlı bir kız indi. Ellerini uzattı ve aniden kırmızı bir ışık saçmaya başladı. Nico aniden içindeki bir şeylere vurma hissinin gittiğini hissetti.
Canavarlar onlara saldırmayı kestiğindiğinde Annabeth hızla Nico'nun yanına gitti. Nico yere uzanmıştı ve rengi giderek soluyordu. Annabeth hemen çantasını karıştırdı ama ne nektar ne de ambriso bulamadı. Bulabildiği sargı ile yarayı sardı. Annabeth kafasını kaldırdığında kız ile karşılaştı.
Kız onun yanına çöktü ve Nico'nun bileğini tuttu. Annabeth kıza sadece baktı. Kız cebinden bir şişe nektar çıkardı ve Nico'ya küçük bir miktar içirdi. Sonra kız metal beyazı gözlerini ona dikti." Bana bakmaya devam mı edeceksin yoksa yardım mı edecksin?"
Annabeth ani bir sinirle ona baktı. "Sana güvenebileceğimi nereden bileyim?!"
Kız gözlerini kıstı. Sonra iç çekti ve Nico'yu kucakladı. Annabeth onun peşinden yürümeye başladı. "Hey! Onu nereye götürüyorsun?!"
Kız ona cevap vermedi ve grifine doğru yürümeye devam etti. Percy yanına gelip kılıcına kıza uzattı. "Onu hemen bırak. Bize ne kadar yardım etmiş olsanda."
Kız sinirle kıkırdadı. "Evet sizin bu kadar inatçı ve işe yaramaz olduğunuzu bilmeliydim. Sence ben düşman gibi mi görünüyorum?"
Percy kılıcını geri çekti ve dikkatlice kızı süzdü. Beyaz saçları ve metal beyazı gözleri uyum içindeydi. Üzerindeki zırh onu gayet tehlikeli gösteriyordu. "Hayır ama çok dost canlısı da gözüktüğün söylenemez."
Kız grifininden bir sedye çıkardı ve Nico'yu sedyeye koydu. "Haklısınız, Bia'nın melez kızı ne kadar dost canlısı olabilir ki!"
Sedyeyi grifinine bağlarken Annabeth merakla yanına geldi. "Gerçekten Şiddet Tanrıçası Bia'nın kızı mısın?"
Kız onlara döndü ve gülümsedi. "Evet. Ben Ashley Ria Perez. Ama Ash derseniz sevinirim."
Ashley onlara elinini uzattı. Percy onlara uzatıllan eli sıktı. Sonra alayla göz kırptı. "Sanırım baban bir suçlu falan. Şiddeti etkilemek zor olsa gerek."
Ashley ona kınarcasına baktı. "Babam bir yazar."
Percy şaşırmış bir şekilde Ashley'e bakınca Annabeth kafasını iki yana salladı. "İlla Bia'nın kızı diye babasının bir suçlu olması gerekmez."
Ashley Annabeth'e gülümsedi. "Saol ama 28 yıllık hayatım boyunca herkes böyle tepkiler verdi zaten."
Percy ona dikkatle baktı. "28 mi? Vay canına! Bunca yıl tek başına nasıl idare ettin?!"
Ashley kıkırdadı. Annabeth aralarındaki etkileşimden pek hoşlanmamıştı ama gülümsedi. Sonra Nico'yu hatırladı. Endişeyle Ashley'e döndü. "Nico'ya yardım etmeliyiz. Durumunun ne olduğunu bile bilmiyoruz."
Ashley zırhını düzellti. "Ben baktım. Şuanlık iyi durumda. Sizi güvenli bir yere götürmeliyim."
Percy kafasını kaşıdı. "Peki, nereye gideceğiz? Kamp buraya çok uzak."
Ashley grifinin üzerine bindi. "Evet çocuklar babam, Eron Jacob Perez ile tanışmaya hazır olun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Daughter of Bia
FanfictionPek de bilinmeyen Şiddet Tanrıçası Bia'nın tek melez kızı...