Bölüm 15: askeri kamp

38 1 0
                                    

Zombilerin hüküm sürdüğü bu yerde artık bir yaşam kurmuş zombi avlayan motorculara dönüşmüştük arada bir yeşil ev kampına gidiyor ve ailemiz gibi gördüğümüz o insanlarla zaman geçiriyorduk ama emir ile içimizdeki daralmışlık duygusunu bir türlü bastıramıyor aylardır aynı seyleri yapıyorduk bu yüzden bir karar alıp, kötü bir olay sonucu keşfettiğimiz direniş kampına gitmeye karar verdik, belki onlarlada bi dostluk kurma ihtimalimiz olabilir ve bu savaşta iki kampın birlikte yol almasını sağlayabilirdik.
Motorlarımızı hazırlandıktan sonra âdet gereği misafirlik sayılabilecek bir yere bir hediye veya onun gibi birşey götürecektik bizde onlara yeşil ev kampın aşçısı olan yakup abinin bize öğrettiği tütsülenmiş geyik eti tarifindeki yemekten götürmeye karar verdik, böyle bir yerde her insan yeni lezzetler denemek ister deilmi, ama söz bir yana, eli boş gitmek pekte bizlere göre deildi eminimki  içimizde yine bir huzursuzluk kalırdı.
Küçük hediyemizi alıp kampa gittiğimiz sırada aniden kendimizi bir çatışmanın içerisinde bulduk, askeri bir helikopterin üstündeki biri sarı diyerleri gri üniforma giymiş yaklaşık altı adamın kampa ateş açtığını gördüğümüz anda hemencecik motorlarımızdan silahlarımızı alıp kampa girip, kamptakilerin adamlara karşı verdikleri savaşa ortak olduk açıkçası nedenini bile bilmediğimiz bi savaşta taraf seçmenin nekadar doğru olduğu tartışılır ama şu anda ne tartışacak, nede neden sorgulayacak zamanımız vardı ama eminimki kampın başı olan hasan abi boşu boşuna bir çatışmaya gitmezdi...
Çatışmanın bizim için beşinci dakikası olmuştu, helikopterdeki iki kişinin düşmesi üzerine helikopterdeki sarı üniformalı  olan "geri dönücem, bu iş burada bitmedi" diyip pilota emir verdi ve gittiler.
Kamptaki herkes galibiyet sevinci ile çığlıklar atar iken gözcülerde etrafta, sese gelen zombileri vuruyordu o anda hasan abi bizim yanımıza gelip hem şaşkın hemde mutlu bir sekilde elimizi sıkar iken aynandada bize teşekkür ediyordu yüzü güler ikende herkese iyi olup olmadıklarını, yaralanan biri varmı diye soruyordu ama neyseki kamptakilerin o savaşçı ruhu sayesinde kimsenin burnu bile kanamamıştı.
Hasan abi birkaç kişiye bazı komutlar verip bizi evine davet etti bizde içeriye girmeden önce motorlarımızı kampa soktuktan sonra tenceremizide alıp eve geçtik.
Hasan abi bu tencerenin burada ola nedenini sorduktan sonra, emir tencereye bağlı olan ipleri çözüp kapağı açtı ve odayı kaplayan kokunun kaynağı olan yemekten hasan abiye ikram etti. Hasan abi yemeği öyle bir beğendiki bir süre konuşmak bir yana  ağzını bile açmadı ağızındaki bitincede kibar bir biçimde bunu durup dururken neden getirdiğimizi sordu bizde misafirlik gereği bunu yaptığımızı eli boş gelmenin bize uymadığını anlattık.
Gırgır şamata ve gülüşmeler bittikten sonra artık sıra gelmişti ciddi meselelere, hasan abiye bu adamların neden kampa saldırdıklarını sorduğumda ayağa kalktı ve ellerini arkasından birleştirip yavaş yavaş pencereye doğru yürüdü ve camdan dışarı bakar iken konuşmaya başladı "iki gün önceydi, bu adamlar o helikopterden indiğindeki şoku atlatamadan benim onayım ile kampa girdiler ve benimle bir konuşma yapmak istediklerini söylediler, konuşma sırasında bana zombiliği tedavi etmeliğin bir yolunu bulmak için çalışmalara başladıklarını ve birileriyle işbirliği yaptıklarını söylediler, o anda bir an olsun sevinmiştim ama bu yolda kamptaki birkaç insanı denek olarak almak istediklerini söyledikleri anda bunun söz konusu olmadığını, bunun gerçekleşmesi imkansız bir istek olduğunu söylemem onların sinirlenmesine sebep oldu,  ardındanda patronları olan sarı formalı adam masaya elini vurdu ve derhal üç kişinin onlarla gelmesini istedi bende dediklerimin arkasında durup o pisliğin kafasına bi darbe indirip kendisini yere devirdim fakat silahlıydılar, adamları bana silah tutunca o hadsiz dur komutu verdi ve adam toplayıp tekrar geleceğini, bu sefer kendisinin affetmeyeceğini söyledi fakat bize hiçbirşey yapamadılar"
Bu sözlerin ardından hasan abiye adamların isimlerini bilip bilmediğini sorduğumda  "hayır hepsinin ismini bilmiyorum ama o sarı formalı olanın yakasında michael (maykıl) yazıyordu, her halde ismide oydu" açıkçası bu cevap beni şaşırtmıştı michael bana çok yabancı bir isimdi hasan abiye de "michael mı bu adam kesinlikle buralardan deil " diyince hasan abi "zaten çok değişik bir aksanı vardı... tuhaf konuşuyordu yani" dediği zaman onların buraya kesinlikle başka bir yerden geldiğine emin olmuştuk.
Emir konuşmaya başlayıp o ölen iki adamı incelemek ve onlar hakkında bilgi edinmek için cesetleri araştırmayı önerdi bizde bunu mantıklı bulup kamptaki adamlara cesetleri getirmelerini istedik.
Cesetler gelince ceketin sırt kısmında "NOWA"  yazması bizim kafamızdaki "nowa başımıza bela olurmu" sorusuna da cevap olmuştu.
Hasan abiye bu nowa ekibini bildiğimiz kadarıyla anlattık bu işte pek uzun sürmedi zaten, onlar hakkında pek bi bilgi sahibi deildik malesef.
Cesedi incelemeye devam ederken adamın cebimden bir telsiz çıkması bizim için harika birşeydi artık nowa ekibinin tüm konuşmalarını dinleyebilir, tüm sırlarını ve planlarını önceden bilebilirdik.
Telsizi bir süre masanın üstünde açık bırakıp bir konuşma olması için sabırla bekledik...
Tam ümidimiz tükenme noktasına gelmişken vede emirin hasan abi ile sıkılıp oynamaya başladığı satrançta üçüncü malubiyetini almış iken aniden telsizden bir konuşmaya şahit olduk

+ michael, michael oradamısın?

-  Evet buradayım .

+ Eeee durum ne denekleri
alabildinmi?

-  Malesef.

+ Nedemek malesef
alamadınızmı.

- Silahlıydılar.

+ Siz asker deipmisiniz sizinde
silahınız yokmuydu.

-  Silahlı olabilecekleri aklımıza
gelmemişti o yüzdende
yanımıza yeterince mühimmat
almamıştık.

+ Siz asker deilmisiniz ya nasıl
olurda yanınızda yeterince
silah olmaz.

-  yavaş ol o'brian (obrayn)
unutmaki bu yolda birlikte
hareket etmeliyiz, siz nowa
ekibinin silah kullanma biz
askerlerin ise laboratuvar de
deneyimleri bir bebeğinki
kadar bile deil.

+ Sende şunu unutmaki bu
yerden kurtulmak için bana ihtiyacın var, ben bir şekilde
denek toplayabilirim ama sen
ve senin helikopterlerin başka
bir ülkenin hava sahalarına bir
kilometre bile yaklaşamadan
helikopterini süzgece çevirirler.

-  Malesef bilmiyorum.

+ Eh ozaman işini doğru yapman
gerektiğinide biliyorsun deilmi.
Anladığım kadarıyla bu
kamptakiler çetin cevizmiş o
zaman sana bir fırsat daha
vericem ama bunu sakın
berbat etme.

-  Sana o kampın tehlikeli
olduğunu söyledimya hem bizi
 kampın yanına bile
yaklaştırmazlar, anında ateş
açarlar.

+ Sana o kamptan bahseden kim.

- Nasıl yani?

+ Yanisi şu, o kampın yaklaşık iki
kilometre uzağında başka bir
kamp daha var içeride yaşayan
insanların oldukça samimi
olduğunu biliyorum, ayrıca
orayıda kadir adında biri
yönetip onsekiz yaşında iki
gençlede iyi bir dostlukları varmış
(Biz o anda şoktaydık zaten)

-  Bunları sen nereden biliyorsun
peki.

+ casus.

-  casusmu.

+ Aynen öyle, birkaç gün önce üç.
adamıma bir casusluk görevi
verdim ama malesef
maykçıların eline düşmüşler
kamptakiler onlara yardım
etmişler ama neyseki güvenilir
adamlarım var ki onlara birşey
söylemeyip görevlerini yerine
getirdiler.

-  Peki adamların şu anda neredeler.

+ Hâlâ kamptalar... söyle
bakalım kabul ediyormusun.

- Peki, öyle olsun ama haberin
olsun, bu sefer herzamanki
 işin biraz dışına çıkmayı
 düşünüyorum.

+ Nasıl yani?

-  Kamplardan öylece denek.
toplamamızın imkansız olduğu
konusunda hemfikiriz deilmi

+ Evet.

-  Kamptaki adamlarıma emir
verip herkesin güvenini
kazanmalarını ve o iki genç
gibi kampın sevilen isimlerine
dönüşmelerini isteyecem,
herkesin güvenini kazanıncada
birkaç kişiyi tuzağa düşürüp
kaçırıcaz.

+ Hmm hiç fena plan deil iş
görebilir, pekala sana bu planı gerçekleştirmen için iki hafta
veriyorum.

-  Pişman olmayacaksın o'brian.
...
Bu konuşma bizi okadar tuhaf bir duruma getirmiştiki elimiz ayağımız titriyordu hele yardıma ihtiyacı olan insanları önce kampımıza aldık, sonrada onların casusluk yaptıklarını öğrendik bu durumda sakin kafayla düşünmek çok zor bu yüzdende yarın hasan abiye veda edip yeşil ev kampına gitmeli ve orada kadir abi ile bir plan yapmalıydık.

ZOMBİ ŞEHRİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin