Roulette

97 12 17
                                    

Y/N: Merhabaa. Bu küçük notu bundan sonra yazacağım her bölüm için düşüyorum aslında. Hikayenin arasında  "°°°" şeklinde göreceğiniz yerlerde medyaya eklediğim şarkıyı açmanızı rica edeceğim. Sesi köklemeyi unutmayın. Şimdiden keyifli okumalar diliyorum.

~

"Kasa her zaman kazanır, bu gece de siz kazanacaksınız."

Fatih'in sesi hala kulaklarımda yankılanıyordu. Termini'deki otelimize gelmeyi beklemeden, arabadan inmiş; bilmediğim yollarda kaybolmaya hazırlanıyordum.
Adımlarım hızlı hızlı, akıp giden saniyeleri takip ederken, benim güzel, Hadrian'ım benden bazı şeyleri saklamış, şimdi ise peşimden koşuyordu; bildiklerini tekrar ortaya dökmek için.

"Ecem bekle! Bak gerçekten, anlatamadım dün gece, sen de biliyorsun işte. Anlatacak vaktim olmadı ki!"

Hınçla yürümeye devam ederken, arkamdan bana duyurmaya çalıştıkları bardağı taşıran son damla olmuştu artık.

"Nasıl vakit yoktu ya? Siz beni delirtmek mi istiyorsunuz? Sana uçakta da onlarca kez sordum telefonun ne anlama geldiğini. Hadi onu geçtim, dün akşam o kadar konuştuk, neden anlatmadın söz verdiğin gibi? Benim hatırlatmam gerekiyordu değil mi? Ben sormadan asla anlatmazsın çünkü."

Ardımdan nefes nefese gelirken, onu koşturduğum için üzülmüştüm. Uzun ve renksiz kaşlarını çatmış bir şekilde dizlerinin üzerine eğilmişti. Solukları düzene girerken çoktan konuşmaya başlamış, onu dinlemem için sesini kademeli bir şekilde de arttırmıştı.

''Bak, dün gece tüm anlattıklarımdan sonra iyi görünmüyordun. Bir de rulet oynayacağımızdan bahsetsem, daha da kötü olacaktın. Lütfen, beni de anla.''

Yine ardında ne olduğunu bilmediğim kapıların biri aralanmış, yine kartlar benden bağımsız bir şekilde kuralsızca dağıtılmıştı.

Adını ilk kez bir şarkıda duyduğum 'rulet' oyunu için bu akşam kumar masasına oturacak, bahisler için çarklar çevirecektik. 

''Tamam, anlıyorum'' dedim ani bir dönüşle. Ardından aynı kararlılıkla devam ettim.

''Otele gidelim, lobide otururken bildiğin her şeyi anlat bana olur mu?''

İçinde olduğumuz karmaşık Dünya'da, Güneş kötüleri bile aydınlatırken; benim güzel Hadiran'ımın gözleri yine kederle bakmaya başlamış, her cümlemin ardından bir şeyleri yutmaya çalışıyormuş gibi davranıyordu. Derdine deva olamadığım her an, ondan uzak kalacağım her anı da bana hatırlatıyor; yollarımızın ayrılacağı günün çok yakın olduğunu bana büyük bir buruklukla haber veriyordu.

Takımyıldızlarına bile ismini veren  aşık, bu şehre, belki de her köşesine Hadrian'ın çabalarıyla kazınmış Antinous. Tek bir öpücükle, koşulsuz sevgiye kavuşmuş, Hadrian'ın imkansız sevgilisi Antinous...

Bundan sonra, Roma'da, Fas'ta, Türkiye'de ya da Dünya'nın neresinde olursam olayım, baktığım her cansız heykelin gözlerinde, onun kederle titreyen bakışlarını görecek; sıcak kollara sığındığım her an, bedenimin arzusuyla inlettiği bedenini arayacaktım.

Yürüdüğümüz, saptığımız, hayranlıkla izlediğimiz her yolun sonunda; Roma'nın sıcak güneşi, Gökalp'in yüzünü okşuyor, kederlerinden, gamlarından, bir de benim yükümden geriye hiçbir şey bırakmıyordu sanki.

''Bu şehri seviyorsun. Her halinden belli.''

Bana ışıltı saçan bakışlarıyla dönerken, dişleri de güneşin ışık oyunlarıyla parıldıyordu. Yüzünün her bir köşesi bende merak üstüne merak uyandırırken, bakışlarımın derinliğinde ikimizi de boğmaktan korkmuştum. Hülyalara dalıp gitmemi, anlamasından korktuğum için; sözlerini noktaladığı yerden devam ettirdim:

bi' adın kalmalı geriye Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin