🌙0.3🌙

170 9 22
                                    

Melisten
Arkamda 2 leş bırakmıştım, bu hayra alamet değildi. Kuzey'in beni kurtarmasını bekleseydim büyük ihtimal arkamda iki leş bırakmazdım. Buraları biliyordum o yüzden en yakın otele sürdüm. Arabamı(!) park edip otele doğru yürümeye başladım. Üzerimde kan yoktu, darp edilmemiştim. Cehennemin en masum bekçisi gibiydim, resepsiyondaki adama gülümseyerek sordum.
"Boş odanız var mı? Birkaç gün kalacağım."
Boş gözlerle cevapladı.
"Tabi efendim."
Arkasındaki anahtarlarından birini aldı.
"Kaç gün kalacaksınız efendim?"
Bu esnada kayıt defterini açmıştı, Yusuf Atılgan'ın Anayurt Otelinde gibiydim.
"Dört gün."
Tehlike geçerdi belki de bu süre zarfında.
"Tamamdır, 600 tl rica edeyim."
Cebimden parayı çıkartıp verdim, anahtarı cebime atıp dışarı çıktım. Üzerimdeki kıyafetler bana Salihi hatırlatıyordu.
Dışarda yürürken gördüğüm ilk mağazaya girdim, rahat bir şeyler ve birkaç kemer aldıktan sonra otele doğru gittim. Telefonum eteğimin cebinde yani arabada kalmıştı. Huzursuzca arabaya doğru gittim, aynı zamanda güç almak istercesine elimin altındaki silahi sıkıyordum.
Arabaya vardığımda etrafı kolaçan ettim kimse olmadığından emin olunca telefonumu alıp odama doğru yürüdüm. Bugün bitseydi, hepsi bir rüya olsaydı keşke.
Şuanki sorunlarımın önem sıralamasına göre zihnimde sıralandı
1) Peşime büyük bir mafya çetesi takmıştım.
2) İki tane adam öldürmüştüm, paralarını ve silahlarını alıp kaçmıştım.
3) annem, babam ve Umut beni merak ediyorlardı. Onlara ne diyecektim?
Odama vardım, kapıyı açıp içeri girdim. Üzerimi değiştirip duş aldıktan sonra telefonumu alıp 45 kere aramış olan Umut'u aradım.
"Alo, Melis neredesin sen. Okula da gelmedin, annenler endişelenecekler."
"Bak Umut, anlatacaklarımı aileme anlatma. Başıma bir sürü şey geldi."
Ona yaşadığım her şeyi anlattım.
"Adres ver, oraya geleceğim. Tek başına yine böyle bir şeyin ortasında olmanı istemiyorum."
Ne kadar gelme desem de onu yıldıramadım. Mecburen adresimi söyleyip beklemeye başladım. O srada da annemleri aradım ve Umutta kalacağımı, proje ödevim olduğu gibi bir ton şey zırvaladım. Ayrıca evimi öğrendikleri için anneme orada cinayet olduğu gibi bir haber uydurdum. Güya seri katil vardı. Annemleri teyzemlere gitmesi için ikna ettikten sonra teyzemi arayıp durumdan bahsettim. Katil olduğunu annemler için endişelendiğimi falan söyledim. Geçmişte de böyle şeyler yaşandığı için bana inanmışlardı.
Aradan birkaç dakika geçtikten sonra Umut kapıyı çaldı. Delikten baktıktan sonra rahatlayıp kapıyı açtım. O içeri girdikten sonra hızlıca kapıyı kapattım. Umut benim en yakın arkadaşımdı, her şeyimde yanımda olmuştu.
Beraber durum değerlendirmesi yapıyorduk. Neredeyse 1 saat geçmişti ki kapı çaldı. Gözlerim kocaman açıldı, ben Melis ve boku yedim.
Delikten baktım, gelen Kuzeydi. Beni nereden bulmuştu. Madem beni bulabiliyordu niye kaç saat bekledi?
Umuta döndüm.
"Kuzey gelmiş, beni kurtarıp tehlikeli buralar diyen adam."
"Aç derdini öğrenelim."
Kapıyı açtım, içeri gelmesini söyledim.
KUZEYDEN
Savunmasız gibi görünen Melisin terör estirdiği yerden Kadirle ayrıldığımızda şok içindeydik. Melise hayran kalmıştım, sanki mafya olan oydu.
Arabaya atlarken Kadire sordum.
"Şu Melis uzaklaşmış olamaz. Anayurt Oteline sür."
"Tamam Kuzey. Yalnız bizi takip ediyo olmasınlar?"
"Bizi takip ediyor olamazlar, daha Melisin adamlarını öldürdüğünü bilmiyorlar."
"Tamam efendim."
Anayurt Oteline geldiğimde lobiye Melisi sordum. Adam ise dünyanın en normal sorusunu sormuşum gibi odasının yerini söylemişti. Dünyanın en tehlikeli otelinde kalıyordu Melis. Kadire biraz takılmasını, işim bitince arayacağımı söyleyerek yukarı çıktım.
Melisin odasının önüne geldiğimde bir çift erkek ayakkabısı vardı, Melisin kalbinde başka bir erkek mi vardı? Bu düşüncelerle kapıya birkaç kez vurdum. Melis beni içeriye davet etti.
Aynı oda içinde 1 mafya, 1 katil bir de normal insan evladı oturuyorduk. Garip bir durumdu ve sessizlik oluşmuştu. İkisi de bana bakıyordu, yalandan öksürüp konuşmaya başladım.
"İkisini de tek başına haşat etmen takdire şayan gerçekten. Ama asıl konumuz bu değil."
Ben ne demiştim ki böyle, asıl konumuz neydi ki bizim. Bizim konumuz da yoktu ama düşünmeye başladım. Şuan adının Umut olduğunu öğrendiğim herifin elini tutuyordu. Birini öldürecek olsaydım bu herifi öldürürdüm.
"Peşine büyük bir mafya çetesini taktın Melis, şuandan itibaren benim korumamda olmak zorundasın."
Benim korumamda olması gerekmiyordu ama onunla olmak istiyordum. Bahanem de su götürmez bir gerçek gibiydi. Heyecanımı belli etmeden Melisin yüzüne bakmaya başladım. Melis Umuta baktı, ve sanki gözleriyle konuşuyorlardı.
Melis söze başladı.
"Umut, benimle gelir misin bir dakika?"
Melisle Umut konuşmak için giderken koca dünyada yaşayan son kişi olup cenazeme hiçkimse gelememiş gibi yalnızdım.
MELİSTEN
Umutla mutfaktaydık, kafayı yemek üzereydim. Umut hemen lafa atıldı.
"Kuzey sana seni koruyacağını söyledi, aynısını bana söyleseydi hemen kabul ederdim. Hem sorun da çözüldü."
Evet, beni bir mafya koruyacaktı. Şüphesiz ki bu benim için daha iyiydi.
Şakayla karışık Umuta sordum.
"Yapayım mı sana Kuzeyi?"
"Çok büyük sevap işlersin."
Güldüm ve Kuzeyin yanına doğru gitmeye başladım. Kuzey bana sordu.
"Nerede kalacağım?"
"Sağdan üçüncü odada kalabilirsin."
Başını olumlu anlamda salladı. Karnım acıkmıştı. Dolaba doğru gittim, bomboştu. Umuta seslendim
"Umut ben resepsiyona gidiyorum, yarın buradan gideceğiz." Dedim ve Umuta göz kırptım. Umuta bir şans vermiştim. Kuzeyle konuşma şansı.
KUZEYDEN
Melis resepsiyona gidince muhtemel kurbanım Umutla tek kalmıştık. Umut gelip karşımdaki koltuğa oturdu.
"Eee Kuzey Bey anlatın kendinizi biraz."
Kim milyoner olmak istere çıkmış gibi hissettim.
"Anlatacak bir şey yok. Ben Kuzey ve sizi koruyacağım bu kadar."
Sıkıntıyla Melisi bekliyordum. Bundan sonra onu hep görecektim nasıl olsa.
Umut tepkimi ölçmek istercesine sordu.
"Melis hakkında ne düşünüyorsun?"
Onu bir görseniz sanırsınız/ o bir deniz yanılırsınız/ o benim güneş sistemim
Demek istesem de umutun Melisin sevgilisi olabilme ihtimali vardı. Melis benim sevgilim olduğu zaman biri böyle dese sorun olurdu. Gülerek cevapladım.
"Deli bi kız, hem tanımak için bolca zamanım olacak." Diyip göz kırptım. Açıkçası sevgili olup olmadıklarını ölçüyordum.
Umutun yüzü asıldı, sevgililerdi demek.
MELİSTEN
Resepsiyondaki yüzü asık görevliylr konuştuktan sonra yukarı doğru yavaşça çıktım.
Eve vardığımda anahtarla içeri girdim. Gördüğüm manzara karşısında donup kaldım.
"Ananı satayım Umut biz bu ketçapı bedavaya mı alıyoruz."
Umut bir bardak KETÇAP içiyordu. Ketçap şişesini dolaba koydum ve umutu Kuzeyin duymamasi için köşeye sıkıştırarak sordum.
"Nasıl gitti, var mı bir şeyler?"
"Odunun teki. Ama bahsine varım ki sert çocuk ayaklarına yatıyor sadece. Ne biçim mafya bu be."
Dedikleri karşısında güldüm, ilk karşılaştığımızda çok sert gelse de şuan panda gibi salonda oturmuş dizi izliyordu. Ruh halim, vampirden kaçan bir ölümsüz kadar saçmaydı. Hayatımın bundan sonra nasıl gideceği hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu, ama hayat bana sormadan gidiyordu işte. Ama bu mafyacılık işlerini sevmiştim, hayatıma renk katmıştı resmen. Evet, hayatım o kadar monoton ki mafyanin Peşime düşmesi benim için bir renk sayılır, gri de bir renktir sonuçta.
Şimdi böyle demem sizi yanıltmasın okur, aslında gayet memnunum hayatımdan. Bir mafya beni koruyor, en yakın arkadaşım beni anlıyor ve eğitimsiz silah kullanabiliyorum. Daha ne isterim ki.
Bir bardak su alıp salona geçtim, salonda oynayan diziye baktım. Beni Bırakma, tamam bu garipti.
KUZEYDEN
Ah Melis, gözlerin kuyudan yeni çekilmiş bir su gibi berrak, saçların denizin dalgaları gibi düzenli. Belli ki bu kadar güzel olmak için doğanın eksik yönlerinden faydalanmışsın. Yoksa bu kadar güzel olduğun için seni tutuklarlardı.
Cehennemde oturacağım desen tereddütsüz yanına gelirdim. Her şey beni sana itiyor Melis, nefesin oksijen gibi.
Dünyada her yıl 420 milyar fincan kahve içilir, iki fincan da biz içelim baş başa.
Ancak şuan uygun vakit değil, gün gelecek sana evlenme teklifi ettiğimde senin de midende dünyanın tüm kelebekleri dans edecek.
:*

Mafya Mı Peh! Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin