15

2.5K 230 74
                                    

Uzun zaman geçmişti, bu hastanede çalışmaya başladığım ilk günün üzerinden.

Yaklaşık 1 yıl olmuştu. Aslında bakarsanız, 25 yıllık hayatımı bu 1 yıllık zamana sığdırabilirdim. Çünkü hayatımın en hareketli, en garip geçtiği zamanlardı.

Maalesef ki, artık hayatımı bir kenara atmıştım. Tek derdim Eren'di. Eren, Eren ve Eren. Bıkmıyordum.

Ne zaman gözlerimi kapasam, ne zaman bir iç çeksem, ne zaman uykuya dalsam, sadece o vardı.

Belki de gerçekten onu düzeltmeyi kafaya takmıştım. Bu bir hastalık boyutuna gelmişti.

Hanji ve diğerlerinin bu işin peşini bırakmamı söylemelerine rağmen, ben bırakmamıştım ve kendimi yıpratmıştım.

Normalde en az 4 saat uyuyan ben, artık 2 saat zor uyuyordum.

Kısaca Eren'in her şeyime bir etkisi vardı.

"Levi!"

Olduğum yerde hafif zıplayarak Hanji'ye baktım.

"Tch, ne var?"

Kafasını aşağı eğdi.

"Yine dalıyorsun...Eren'i unutamıyorsun değil mi?"

Sert bir şekilde çıkıştım.

"Eğer, eğer onu nakletmeseydiniz! Onu düzeltebilirdim..."

Kafasını kaldırıp gözlerimin içine baktı. Elimi tuttu.

"Levi, o düzelemez. Beni anlıyorsun değil mi? Her şey senin ve onun iyiliği içindi."

Hızlıca elimi çektim.

"Tch, siz ne anlarsınız?"

Kollarını birleştirip geriye yaslandı, acı bir şekilde gülümsedi.

"Şunu söylemeliyim ki, Levi... Ona karşı hissetikilerini anlayabiliyorum."

Gözlüğünü düzelterek devam etti.

"Değer verdiğin birinin gözlerinin önünde daha çok dibe batması, buna göz yummak gerçekten acı verici bir şey."

Gözlerimi yere çevirdim.

"Madem hissettiklerimi anlıyordun, neden bana yardımcı olmadın?"

Gözlerini irileştirerek bana baktı.

"S-sen ne diyorsun Levi! O seni öldürüyordu, farkındasın değil mi? Aynanın karşısına geçip baktın mı hiç, yüzümde ki izlerde ne diye!"

Yavaşça sesi kısıldı.

"Gerçi onu düşünmekten uyuyamayan bir insan, aynaya bakacak vakti nereden bulsun?"

Ona bağırıp, elimi masaya vurmak istiyordum. Hesap sormak istiyordum.

Ama haklıydı.

'Unut onu.'

Ne desem de yine aynı cevabı verecekti. Belki kelimesi kelimesine aynı cevabı vermeyecekti ama verdiği cevaplar aynı şeyi ima edecekti.

"Özür dilerim, Hanji. Belki de gerçekten haklısın. Fakat kendime söz geçiremeyecek kadar aptallaştım."

Ayağa kalkıp, yanıma geldi. Sırtımı sıvazladı.

"Gel bunları bir köşeye bırakıp, kısa bir kahve arası verelim, Levi."

Kafamı onaylar bir biçimde sallayarak ayağa kalktım. Beraber odayı boşaltmıştık.

~

Bir yandan sandalye çekerken, diğer yandan da kafiyeli bir şekilde konuştu Armin.

"Bizsiz bizsiz ha? Kırıldım doğrusu."

Hanji güldü.

"Armin bey ve Mikasa hanımı unuttuk! Bu hatamızı bağışlayın efendim!"

Mikasa yanıma oturmuştu. Elini omzuma koyarak gözlerini gözlerime dikti.

"Daha iyi misin?"

"Sayılır."

Elini çektikten sonra ortaya konuştu.

"Eren'in her şeyinden haberdar olacağız. Zeke ile konuştum."

Kaşlarımı çatarak konuştum.

"Ondan nefret ediyorum."

Bazıları başıyla onayladı. Bu demek oluyordu ki tek nefret eden kişi değildim.

Armin kafasını bana çevirdi.

"Levi, Eren'e karşı bir şeyler hissettiğin doğru mu?"

Umutsuz Vaka | Ereri ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin