9

2.9K 274 364
                                    

"Pekâlâ, Eren. Şimdi şöyle bir anlaşma yapacağız."

Eren'e yerinde durmasını söyleyerek, mutfağa gittim. Eren için bir sürü abur cubur almıştım. Hanji özellikle jelibonu çok sevdiğini söylemişti.

"Doktor, bunlarla ne yapacağız?"

Elimde ki abur cuburları masaya koyarak Eren'in karşısına oturdum.

"Anlaşmamız şu, Eren."

Bir tane jelibonu alarak Eren'e gösterdim.

"Ben sana hastalığını aşman ile alakalı bazı sorular soracağım, her doğru cevabında bir tane jelibon vereceğim."

Eren'in gözleri parladı, elimde ki paketi alarak masaya koydu.

"Öyle bir anlaşma değil de, şöyle bir anlaşma yapsak, doktor."

Yüzünü yüzüme yaklaştırdı.

"Ben her doğru cevapladığım soruda, sizin bir kıyafetinizi çıkarsam?"

Yüzünde ki muzipçe gülümsemeyi alıp, bir tarafına sokasım vardı.. Ama ben iyi bir doktordum sonuçta, değil mi?

"N-ne! Eren, bu bir şaka değil ben ciddiyim!"

Gülümsemeye devam ediyordu.

"Ben de ciddiyim, doktor."

Korkmalı mıydım? Hayır. Utanmalı mıydım? Belki. Peki onu öldürmeli miydim? Evet, kesinlikle.

"Doktor, neden öyle bakıyorsunuz? Sanki öldürecekmiş gibi?"

Eren sanki ne dediğinin farkında değil gibiydi. Tanrım.. Onun yüzünü dağıtmama engel ol lütfen.

Eren'e vuracağım sırada onun bana sarıldığını fark ettim. Bir an tüm sinirimin yok olduğunu hissettim.

"Ben sadece şaka yapmıştım, doktor. Eğer tabii istiyorsa-"

"T-tabiki istemiyorum, aptal! Sadece sinirlenmiştim biraz. Tch."

Eren elini çenesine koydu.

"Aa, ama şunu yapabiliriz bence. Ben her doğru cevapladığımda.."

Tekrar muzipçe güldü.

"Siz beni öpeceksiniz."

Bu diğerine göre daha makuldü. Sanırım kabul edebilirdim.

'Oyun başlasın..'

Tanrım, sen bir sussana.

"Tch, öyle olsun. Abartmak yok."

Peki o bilemezse ben ne yapacaktım?

"Sen bilemezsen, ben ne yapacağım?"

Omuzlarını yukarı kaldırdı.

"İstediğinizi yapın, doktor."

Fırsat ayağıma gelmişti. Tanrım, ondan sinirimi çıkarmalıydım. Beni korkutmak neymiş, görsün bakalım.

"Her yanlış cevabında, sana tokat atacağım."

Eren'in dudağı kıvrıldı.

"Öyle olsun, bakalım."

~

"Pekala, bahsettiğin gölgeleri görünce ne yapıyordun?"

Ensesini kaşıdı Eren.

"Onları umursamayacaktım ve nefes alıp verme tekniğini deneyecektim."

Tanrım, bu söylediği de doğruydu.

"Bu da doğru.."

Kafamın arkasından tutarak öptü.

"Son 3 sorumuz, Eren."

Dudaklarını büzdü.

"Ama bu kısa sürdü."

Gözlerimi kıstım.

"Emin misin, Eren? Bu soru 67. soruydu."

Güldü.

"Ah, galibiyet her zaman ben de olunca vakit hızlı geçiyor."

Şimdi göreceğiz seni.

"Peki, onlar seni kontrol etmeye başladığında ne yapıyorduk?"

Eren gözlerini kapattı. Kelimeleri heceleyerek konuştu.

"Onlar ile.. bir anlaşma yapmamız gerekiyordu!"

Yüzüme bir gülümseme yerleştirdim.

"Tch. Yanlış."

Suratına sertçe tokat attım.

"Ah, tanrım.. Doktor eliniz ne kadar ağır. Dışarıdan gayet zarif görünüyordu."

Elimin izi Eren'in yüzünde iz bırakmıştı. Gerçekten hızlı mı vurmuştum?

"Aman tanrım, Eren sen iyi hissediyor musun?"

Eren'in yanağını okşayarak ona baktım. Evet, şu an gereğinden fazla ilgi gösteriyordum.

"Aaah! Evet, hiç bu kadar iyi hissetmemiştim."

Yaptığım şeyden hoşnut olduğu belliydi.

"Eren, kendine gel."

Eren gözlerini devirdi.

"Ben zaten kendimdeyim, doktor. Sadece siz, yanağımı okşamaya devam edin."

İçimden aptal diye geçirdim. Ama bu gülümsememe neden olmuştu.

"Doktor, sanırım oyunu ben kazandım."

Umutsuz Vaka | Ereri ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin