Zümra.

1K 71 292
                                    

Şuan elimde çayımla oturaraktan bunları yazıyorum. Bu bölümü biraz uzun tutacağım, ondan dolayı rahat bir yere geçerek, veya bir şeyler içerek rahat bir ortamda okumanızı tavsiye ediyorum. Ruhunuzu dinlendirmesi dileğiyle.

Yorumlarınızı bekliyorum.

Nare Çelebi|

Elimdeki elbiseyi katlayarak hızlıca valizime koydum. Bu sonuncu kıyafetimdi, fermuarını çektikten sonra. Yavaşça elime aldım ve yere bıraktım. Sürükleyerek giderken tekerleğin çıkardığı sesler eşliğinde kapının önüne vardım. Valizimi bıraktıktan sonra sırtımı duvara yasladım. Hayatımı karartan adamın yüzünü hatırlamaya çalışmıştım. Ama hatrımda yoktu. Kalbim onu silerken beynimle iş birliği yapmıştı.
Yaslanarak duvarın dibine çömeldim. Ayaklarımı kendime çekerek defterimi aldım ellerime. Sırdaşımı.. Kahverengi deri kapağını yavaşça açtım, yırtılmış sayfalara göz gezdirdim.

Ondan bana kalan hiçbir hatırayı kabul etmemiştim..
Yakmıştım, yırtmıştım. Üşüyen ruhumu yaktığım anılarla ısıtmıştım. Gözlerimden akan her yaşla çiçeklerimi sulamıştım.

Pişmanlık bir duygu değildi benim için, ben kendim pişmanlıktım.
Hayatımdaki keşkeler hep peşimde dolanmıştı, en güzel anlarımda ruhuma bir iğne misali batmıştı.

Akın benden gülümsememi çalmıştı, çocukluğumu almıştı. Ama ne yaparsa yapsın ben yine mutlu olmak için bir sürü sebep bulmuştum. Su elbet akardı, ve yolunu bulurdu değil mi?
Defterimin dolu sayfalarını hızla çevirdim, bugünün tarihine geldim. 17 Nisan cuma günü..

"Kendine bembeyaz bir sayfa açmak için geçmişinle yüzleş. Ondan kurtul ve özgürleş."

Muğladan dönerken bu defteri de tamamlayıp yakacaktım. Geçmişin tutsağı olmayacaktım, zincirlerime bağlı kalmayacaktım. O silik silüeti hatırlayarak, onu kendi isteğimle unutacaktım. Kilit vurduğum gönül kapılarımı aralayacaktım. Çünkü ben onların sandıkları kişi değildim. Ben Nareydim. Ben kadındım. Ben özgürdüm. Ben vardım ve var olacaktım. Kimsenin bunu engellemeye hakkı yoktu. Kimse buna sebep olamayacaktı. Ben yalnız değildim, yıllardır yalnızlık duygusunu bana hissettirmeyen bir adam tanımıştım. Hep yanı başımda duran, bana kıymet veren, güzel sözleriyle iyi hissettiren, benim içimdeki kimsesiz kızı sahiplenen bir adam.. Memleketimde olmamama rağmen beni evimde hissettiren bir adam. Hayatımda kimsenin olmamasına razıydım, bu adamın yanı başımdan eksik olmaması şartıyla..

"Nare ne oldu?"

Kafamı kaldırdığımda yanağımda soğukluk hissettim. Ağladığımı farketmemiştim. Göz torbalarım iyice belli olurken ovaladım, Gedizin de yanıma çökmesiyle başımı omzuna yasladım.

"İnsanlar neden bu kadar acımasız Gediz?"

Kafamı iyice boyun boşluğuna soktum. Korktuğumda hep Gedize sığınırdım. 8 yıl boyunca aynı eve iki ayrı hayatı sığdırmıştık. Bu oldukça zordu, sonuçta iki farklı insan figürünü bir evde barındırmak demek, beraber yaşamak demek güç bir işti her zaman.

"Kendilerini düşünmekten hiç bıkmadıkları için."

Bilgiye aç bir çocuk edasıyla dinliyordum onu. Söylediği her kelimeyi eğip bükerek anlamını derinlemesine düşünüyordum. Belleğimde dirilen pek çok sözünü özenle saklıyordum.

"İnsanlardan nefret ediyorum."

Gediz, sanki ben insan değilmişim gibi kurduğum bu cümlenin altında yatan anlamı anlayamayacak kadar aptal olmamıştı hiçbir zaman.

"Kendine duyduğun nefret bir işe yaramaz Nare. Kendinle barışmalısın, mutluluk istiyorsan önce kendini mutlu edebilmelisin."

Söylediklerinde haklıydı, ama çevremdeki insanlar o kadar suçlamışlardı ki beni.. Artık suçlunun ben olduğuma emin olmuş gibiydim. Ama değildim işte. Uçurumdan atlamak istemiştim o gece. Kendime karşı olan acımasızlığım iyice belirginleşmişti.

Sümbül | NarGedHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin