Panayır

158 21 180
                                    

Daha önce buraya geldiğim hiçbir zaman bir panayıra gitmemiştim, ailemle de daha önce böyle bir deneyimim olmamıştı. Bu yüzden Jiminlere gittiğimde onun panayırın açılmış olduğunu söylemesi benim için çok heyecan vericiydi. Ben Daegu'ya geleli birkaç hafta olmuştu ve hatta Jimin ile beraber aynı liseye gitmek için düzenlemeler yapmaya çalışmıştık ve başarmıştık da ilk kez beraber olacaktık okulda, bu kanımızı kaynatırken bir yandan da Jimin ne zaman bu konu açılsa dilinin bağı çözülüyordu.

Çünkü kendisinin hiç ama hiç hoşlanmadığı insanların da bizimle aynı okula geleceğini tıpkı çocukluğumuzda olduğu gibi onu yalnız bırakmamam gerektiğini, düşmanım diye tanımladığı kişilerden uzak durmamı tembihliyordu. Bunun sıkıcı bir hale gelmesi ise bu konuyu çok sık açmasıyla doğru orantılı olmuştu fakat bir şekilde onun endişelerini de anlamakta zorluk çekmiyordum.

Beni kendine özel kılmak istiyordu ve diğerlerinin bana da tıpkı ona verdikleri gibi zarar vereceğini ve kalbimi kıracağını zannediyordu ama ben buna izin vermezdim zaten gözden kaçırdığı şey buydu. Verandada yine merdivenlere oturmuş bir biçimde Jimin'in annesinin bizim için yaptığı donut tabağını boşaltmakla meşguldük, Jimin ise panayırın tadının en güzel gece çıktığını bu yüzden bu akşam gitmemiz gerektiğini söylemişti.

Bir meltem estiğinde "Denize ne zaman gideceğiz Jimin peki?"dedim, Jimin donut'ın pudraları ağzına bulaşmış bir biçimde "Bilmem ki ama artık gitmemize bir şey diyemezler koca adamlar olduk liseye geçeceğiz yahu"diye cevaplamıştı. Saçının telleri güneşin yansımasıyla altın gibi parlarken onun bu şirin haline gülümsemiştim "Neler var ki panayırda?"diye sormuştum bu kez kafamı dağıtıp onun büyüsünden kendimi kurtarmak için.

Jimin ayağa kalkarken verandadan inip evin arka tarafındaki odunluğun önüne koydukları sandalyelere oturmak için o tarafa doğru giderken beni de yanına çekmişti ve bu sırada da "Öncelikle çok güzel bir lunapark var, öyle çok fazla oyuncak olduğu söylenemez ama parka gidip basit bir salıncakta bile sallanmayı seven ben için hala eğlenceli geliyor onlar. O oyuncaklara binme fırsatını sadece panayırda bulduğum için benim en sevdiğim kısım bu. Hem de çok güzel sokak yemekleri oluyor, tezgahlar açılıyor ve ucuzdan satılıyor bir şeyler, istediğimiz kadar gazoz da içeriz yanında. Çocuklar için arada sıra etkinlikler falan oluyor aman akşam gidince görürsün işte Taehyung"demişti.

Jimin bacağını sandalyeden yan olarak sarkıtırken onu sorgulamayı bırakmıştım, kafasını geriye atıp "Şimdi sana bir şey soracağım Taehyung"dedi, Taehyung ise kendisine sık sık Taehyung olarak seslenmekte olan çocuğun ciddi olma çabasında olduğunu anlamıştı. Jimin her ne kadar sandalyede yamuk bir biçimde oturuyor ve kafasını da aşağıya doğru sarkıtıyor olsa da onun ciddi haliydi bu "Sor Jim" diye cevapladı Taehyung.

Jimin elini sandalyenin yan tarafından çıkartıp yerdeki uzun papatyayla oynamaya başlamıştı "Kızlar hakkında ne düşünüyorsun? Yani demek istediğim liseye gidiyoruz ve aşık olursan nolacak? İdeal tipin falan yok mu? Etraftaki oğlanların birçoğu böyle şeyler konuşuyor"dedi, Taehyung ise kaşlarını çatarak "Kızlar ya da erkekler hakkında oturup düşünülecek bir şey olduğunu sanmıyorum. Aşk ise öyle hesap kitap ile olacak iş mi? Olursam olurum, olmazsam olmam oturup buna kafa yoracak değilim. İdeal tip ne demek ya ne kadar çirkin bir cümle o, insanların nasıl tiplerinin olduğundan banane, yüreğim kimi bekliyorsa ideal tipim o'dur. Etraftaki oğlanlar kaba saba ve duygusuz olmayı, birbirlerine taş atıp kafa yarmayı, kızlarla uğraşıp onları hayattan bezdirmeyi, kendilerinden daha güçsüz olanları ezmeyi de seviyor. Onların ne sikimden bahsettikleri inan hiç umrumda değil Jim"dedi.

 Jimin ise tüm bu cümlelerin içinden özenle istediği cımbızlayarak "Beklediğin biri mi var yani? Yoksa şehirden biri mi? Taehyung buraya biri mi gelecek neden böyle bir şeyi bana hiç söylemedin?"dedi, Taehyung elini sıkıntıyla alnına vururken "Salak mısın Jimi sen? Beklediğim biri falan yok, kendi kendine iki dakika içerisinde senaryo yazdın. Bahsettiğim şey rüzgar gibi benden bağımsız gerçekleşen bir şey, bir beklentiden ziyade aniden gelen bir şey olursa olur olmazsa olmaz diyorum ya sana"dedi.

FingersHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin