Yalancıymışsın

161 14 240
                                    

Haftalar birbirini kovalıyor, birbirlerine duydukları güven beklemedikleri bir şekilde dolup taşıyordu. Aralarında akıl almaz köprüler oluşuyor, aynı zamanda da bir cambazın ipte yürüyüşü gibi şüphelerle ve riskle ilerlediklerini hissediyorlardı. Tepelere tırmanıyor, mükemmel bir cenneti burada bulduklarına inanıyorlardı.

İkisi de hatırlarına kazınacak anılar yaşarken bunların anı olarak kalacak olması olasılığı hiç mi hiç içlerine yerleşmiyordu çünkü sonsuza dek beraber olacaklarını ve bu anların da sonsuz olacağını sanıyorlardı. Mutluluk kanat çırptıkça rüzgarı olumsuzluk tozlarını dağıtıp uzaklaştırıyordu onlardan. Şimdi küreği çekerken hangisi yorulursa diğeri onun yerini alıyordu, destek nedir anlıyorlardı, ağlamıyor ve gülüyorlardı.

Fakat bazen aralarında gariplikler yaşanıyordu, saf bir dürüstlükten de uzaklardı yalandan da. Yine de Taehyung güne başladığında nedenini kavrayamadığı bir huzursuzluk vardı içinde, bunun üstünü örtmek için de tabii derhal Jimin'in evine koşmuştu. Bayan Park onu gördüğünde ve karşıladığında bahçeye masalar ve sandalyeler yerleştiriyordu, onun telaşını tuhaf bulan Taehyung bugünün özel bir gün olup olmadığını düşündü ama onun merakını Bayan Park çok olmadan giderdi zaten. 

Gülerek "Jimin yukarıda odasını topluyor baya heyecanlı"dedi, Taehyung kaşlarını çatarken "Neden heyecanlı ki?" diye sordu. Jimin'in doğum günü falan değildi, bugünün ne özelliği vardı ki Bayan Park böyle telaştaydı ve Jimin de heyecanlıydı? Bayan Park o uğursuz cümleleri söylediği anda Taehyung'un dengesi bozulmuştu "Çocukluk aşkı ve ailesi bize kısa süreli bir ziyarete gelecekler de iki gün burada kalacaklar"dedi. Taehyung'un kalbi beyaz bir kumaş parçasıyla örtülüydü, Jimin tüm acılarını örtebilmesi adına o kumaşı kendi sarmıştı etrafına. 

Fakat Taehyung şimdi kumaşın üstünde yayılan kan lekesini taze bir şekilde hisleyebiliyordu. Ne de küçük ve sıradan bir cümleydi değil mi? Jimin'in çocukluk aşkı vardı ve onlar Jimin ile çocukluktan beri tanışıyorlardı, Jimin'in bir çocukluk aşkı vardı. Birbiriniz için tek olduğunuzu sandığınız insanlar için tek olmadığını anladığınızda kırılmanız belki bir bencillik gibi görünebilirdi fakat buradaki problem bundan bihaber olmanızdı. Üstelik lanet olsun onlar Jimin ile çocukluktan beri tanışıyorlardı! Taehyung yığınla hissin ve acının arasındayken yavaş yavaş Jimin'in odasına adımlarken aklına çok yeni düşmüş gibi, rüyadan sıyrılmış ve gerçekliğe dönmüşçesine "Jimin'in bir çocukluk aşkı var"demişti.

Bu tek cümle birçok şeyi yıkabilir ve dağıtabilirdi, mesela Taehyung'un içini dağlamıştı. Artık itiraf etmişti çünkü Taehyung kendine o, Park Jimin'e aşıktı. Üstelik Jimin söz konusu olduğunda ondan ne kadar uzakta olursa olsun mesafelerin daraldığını hissetmişti her daim, o da sanmıştı ki çocukluk aşkının aşkı olabilirdi. Fakat Jimin'in hareketlerini ve sevgisinin taşkınlığını çok yanlış değerlendirdiğini ilk kez o zaman fark etmişti. Jimin için Kim Taehyung'un önemi elbette vardı ama Jimin için ona düşman olmayan herkesin önemi vardı zaten, Jimin için her bir insan özeldi.

O herkesin kapısına sarı çiçekler bırakırdı, Taehyung kendi kapısındakileri görünce bu sevgi yığınını kendine özel kılmıştı. Kendine biraz umut bulmak için basit şeylere tutunmuştu, Jimin kendisini kıskanıyordu misal? Ne vardı ki? Jimin'in karakter yapısı buydu, Jimin değer verdiği herkesi kıskanırdı. Jimin bir gün kendisine yanaşan kedinin sonraki gün kendisinden uzak durması ve bir başkasına sürtünmesiyle kediyi bile kıskanan biriydi. Gerçekler altında ezildi de ezildi, gölgelerinden süzüldü geldi ve kabul etti Jimin için bir dosttan ilerisi değildi. Piyanoları tuşsuz kaldı, birlikte çektikleri kürekler sulara düştü, Taehyung yine acıdı kendine.

Soluklandı sanki akciğerlerine çektiği hava daha kolay nefes almasını sağlayabilecekmiş gibi ve Jimin'in odasının kapısını çaldı. Jimin hakikaten heyecanlı gözüküyordu ve en az Bayan Park kadar da telaşlıydı, odasını toplamaya pek yanaşmayan çocuk şimdi harıl harıl çalışmaktaydı. Perdelerini sonuna kadar açmış, pencerelerini de aralık bırakmıştı odayı havalandırıyor olmalıydı.

FingersHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin