- seventeen

396 30 6
                                    

"onun için nasıl bir pasta yaptırmalıyız?" diye sordu taeyong.

yukhei birkaç samiye düşündü, "aslan temalı yapabiliriz. biliyorsun, aslanları seviyor, bunu da seveceğine eminim."

taeyong gülerek yukhei'nin omzuna vurdu, "onu iyi tanıyorsun. ee, randevunuz için bir planın var mı peki?"

yukhei, kapüşonlusunu sırtına geçirdi ve tekrar taeyong'a döndü. "alışverişe gideceğiz, yol boyunca ona nasıl teklif etmem gerektiğini düşüneceğim."

taeyong, yukhei'nin üzerini süzdü ve giydiği kıyafetlere baktı, "kimi etkilemeye çalışıyorsun?"

"mark'ı tabii ki, aptal." yukhei, artık bunu açık açık söyleyebiliyordu.  "şimdi gitmeme izin verirsen, bir randevum var."

odasından çıktı ve mark'ın beklediği yere, oturma odasına gitti. yukhei kapıdan girer girmez ikisi de birbirini süzmüştü.

"güzel kıyafet, yukkie."

"senin için de aynısını söyleyebilirim," dedi yukhei. mark baştan aşağı siyah giyinmişti, kendisi ise kot pantolonun üstüne siyah bir sweatshirt geçirmişti.

taeyong da yukhei'nin arkasından geldi ve ikiliye baktı, "hazırsanız, neden çıkmıyorsunuz?" dedi kapıyı işaret ederek. yukhei göz devirdi ve mark'ın elini tuttu. "hazır mısın?"

mark gülümsedi. "evet ve sen de hazırsan, gidelim."

-

mark, önünde durdukları tanıdık büyük binaya baktı, "alışveriş merkezi?"

içeri girdiler ve yukhei direkt yürüyen merdivenlere yöneldi. "seni götürmek istediğim bir mağaza var. son geldiğimizde gösterecektim ama biliyorsun, jungwoo..."

en üst kata çıktılar ve mark, yukhei'yi koridorun sağ tarafında bulunan küçük mağazaya kadar takip etti. durduklarında mark tabelayı okudu ve kahkaha attı, "vay canına, peluş oyuncak dükkanı!"

hemen mağazaya girdi ve hızla gözden kayboldı, ama yukhei'nin onu tekrar bulması zor olmamıştı. aslan peluşlarının olduğu yere baktığında mark'ı kolayca bulmuştu.

"yukkie, bay aslan'ın yalnız kalmaması için ona birini alabilir miyiz?" diye sordu ve yukhei onu onayladı, "o halde, bay aslan buna bayılacak."

ardından, mark tüm rafları taradı ve orta boylarda, büyük siyah gözleri olan açık kahverengi bir aslanı seçti.

"bence bu şirin, sen ne diyorsun yukkie?"

yukhei, oyuncağı eline aldı ve yumuşaklığını test ettikten sonra mark'a geri verdi. "bence bu muhteşem. hadi bunu alalım." 

hızlı bir şekilde kasaya gittiler ve oyuncağın parasını ödediler. dükkandan çıktıklarında, mark ouuncağı biraz önce çalışanın koyduğu poşetten çıkardı.

"onun adını ne koyacaksın?" diye sordu yukhei, aslana sarılmaya başlayan çocuğa.

mark birkaç saniye düşündü, ardından kıkırdayarak cevap verdi, "bay mini."

"özür dilerim mark, ama isim koymada pek iyi değil gibi-"

"ismine hakaret edersen, bay mini uykunda sana saldıracağını söyledi."

yukhei, oyuncağın kafasını okşadı, "aramızı düzeltmek için ne yapmalıyım bay mini?"

"bir kardeş istediğini söylüyor," dedi mark ve yukhei, üçüncü aslanı da satın almak zorunda kaldı.

-

ikili, saatlerce alışveriş yapmıştı. şimdi güneş batmak üzereydi ve sonunda alışveriş merkezinden ayrılmaya karar vermişlerdi. 

yukhei tekrar mark'ın elini tuttu, "bugün kötü müydü? yani randevumuz?" diye sordu beklentiyle.

mark kafasını salladı, "eğlenceliydi, umarım bunu tekrar yaparız."

yukhei güldü. "yani benimle daha fazla randevuya mı çıkmak istiyorsun?"

"elbette! davranışlarımdan bunu hiç anlamadın mı? illa söylemem mi gerekiyor..."

sırıtışı büyüdü yukhei'nin, anlamamış gibi yapıyordu ve bu, fazlasıyla hoşuna gidiyordu. "hayır, anlamadım. bana neyi söyleyeceksin?"

"seni seviyorum!" diye bağırdı mark, hızla ağzını kapadı ve başını yere eğdi, utanmıştı. yukhei kendisine bakması için başını tekrar kendisine çevirdi, "ben de seni seviyorum."

"gerçekten mi?"

"evet ve şimdi eve gidiyoruz," dedi yukhei heyecanla, "senin için bir sürprizim daha var."

mark cevap vermedi, sadece yüzünden silinmeyen gülümsemesiyle elinden tuttuğu yukhei'yi eve kadar takip etti.

last minute gift::lumarkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin