- eleven

530 50 10
                                        

"günaydın yukkie. "

yukhei, yüzünde kocaman bir gülümsemeyle onu bekleyen meleze baktı. "mark, saat kaç?"

"bilmiyorum, ama şu garip aletin ekranında taeyong'un adı yanıp sönüyor," dedi mark titreşen telefonu işaret ederek.

yukhei telefonunu aldı ve taeyong'un aramasını yanıtladı.

"tae, iyi misin? bir şey mi oldu?"

"asıl soru siz iyi misiniz olacaktı çünkü seni yaklaşık 20 kez aradım yukhei!"

"üzgünüm, mark telefonun nasıl kullanılacağını bilmiyor ve ben de uyuyordum."

"ne dedin? benim bebeğimin hala bir telefonu yok mu?"

"evet ve senin bebeğinin ben olduğumu sanıyordum!"

"hayır, senin kun'un var. her neyse, ona bir an önce telefon almalıyız, başına ne geleceğini bilemeyiz, bir telefonu olmalı."

"emin misin? ama-"

"tamamdır, 30 dakika sonra alışveriş merkezinde görüşürüz, baay!"

yukhei telefonunu kapattı ve tekrar mark'a döndü, parlayan gözlerle küçük kuyruğunu sallayarak ona bakıyordu.

"bir köpek olmadığıma yemin ederim yukkie, onu kullanabilirim. hem o cihaz çok havalı!"

yukhei yataktan kalktı ve mark'ın saçlarını karıştırdı. "öyleyse hazırlan, çünkü bir tanesine sahip olmak üzeresin."

yukhei odadan çıkarken son kez mark'a baktı ve yüzünde kocaman bir gülümseme gördü. bu gülümseme, yakında onun için her şey olacaktı.

-

"yukkie nasıl kullanıldığını öğret bana!" dedi mark, yukhei ve taeyong yemek sipariş etmek için yemek bölümüne gitmişti, mark ise yeni telefonuyla uğraşarak onları takip ediyordu.

taeyong bir hamburgerciyi işaret etti, "ben sipariş vereceğim, siz de mark'la oturacak yer bulun."

yukhei yüksek sandalyelerin olduğu boş bir masa bulmuştu, mark ise çoktan masaya oturup bacaklarını sallamaya başlamıştı.

"yukkie bak, artık nasıl arama yapılacağını biliyorum!" mark mutlu bir şekilde telefonunun ekranındaki 'yukkie💞' yazısını gösterdi.

yukhei telefonunu çıkardı ve hızlı bir şekilde arayan numarayı mark'ın onu kaydettiği şekilde kaydetti.

"isimlerimiz uyumlu oldu," dedi mark.

yukhei kasıtlı olarak yapmamış gibi şaşırarak cevap verdi, "vay canına, nasıl oldu bu?"

"hey, bunu bilerek yaptın."

yukhei utandı ve hafifçe mark'ın omzuna vurdu, "o kadar emin olma."

mark kıkırdadı, "sevimli davranmayı bırakırsan olur."

o anda, taeyong tepsileri masaya çarparak bıraktı ve ikisi de yerlerinden sıçradı. "ikiniz de çok sevimlisiniz ama önce yemek yiyip karnınızı doyurmalısınız."

taeyong, mark'ın yanına oturdu ve yukhei ona hamburgerin nasıl tutularak yeneceğini anlatırken kendi hamburgerini yemeye başladı. yukhei, ellerini nasıl tutarsa hamburgerinin malzemelerini dökmeden yiyeceğini tarif ediyordu.

"ısır bakalım mark."

mark, aç bir kurt gibi hemen hamburgerini yedi, "bunu çok sevdim!"

yukhei kendi hamburgerini de bitirdi ve taeyong'a baktı, bir çocukla konuşuyordu. açık sarı saçları hemen tanıdı ve tekrar mark'a döndü. "evet, tadı gerçekten harikaydı," diye cevap verdi.  

mark omzunda küçük bir dokunış hissetti ve kendisine dokunan sarı saçlı genci görmek için arkasına döndü.

"woo hayır, şimdi olma-" taeyong onu durdurmayı denedi, ama mark çoktan onlara dönmüştü.

"sen kimsin ve neden erkek arkadaşıma bu kadar çok yapışıyorsun?"

mark kafasını hafifçe eğerek jungwoo'ya baktı, "ne demek istiyorsun?"

last minute gift::lumarkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin