- three

844 88 60
                                    

yukhei gittiğinde, mark yatakta oturmaya devam etti. genç bir melez olarak, her zaman sahibinin talimatlarını yerine getirmesi gerektiği söylenirdi.

bir şeyleri kırmaktan veya bozmaktan korkuyordu. bu yüzden, yukhei gelene kadar sadece yatakta kalmanın iyi bir fikir olduğuna karar verdi. kendini yumuşak battaniyeye sararak yukhei'nin gelmesini bekledi.

sonunda kapı açıldı. yukhei içeri girdi ve mark'ın yanına geldi, üzerindeki battaniyeyi çekti.

"işe yaramak istiyor musun?" diye sordu yukhei.

mark heyecanla kafasını salladı. yukhei, kapının arkasından kolileri çıkardı ve mark'a verdi. "o zaman, eşyaları toplamama yardım et."

mark kaşlarını çattı, neden eşyaları topladıklarını anlayamamıştı, yine de kitapları ve küçük eşyaları kolilere yerleştirmeye başladı. ilk kolisi dolduğunda, başka boş bir koli aldı.

"ne bekliyorsun?" dedi yukhei azarlar bir ses tonuyla.

mark, baktığı oyun konsollarından gözlerini çekti, "özür dilerim," mark'ın kulakları düştü, sessiz bir şekilde eşyaları kolilere yerleştirmeye devam etti.

"bir dahaki sefere daha iyisini yapacağım."

-

yukhei, küçük melezin kutuları taşıyamayacağını bildiği için hepsini kendisi aşağı indirdi. son kutuyu indirirken babası onu izliyordu.

"yeni daireni satın aldık, neo caddesinde. eşyaların bu gece oraya gidecek, sen de sabah gidebilirsin," dedi babası.

anahtarları yukhei'ye verdi, yukhei hâlâ yatağının yanında oturmakta olan mark'ı görmek için yukarı çıktı.

"annen ona mesaj atmanı istedi," dedi mark kısık bir sesle.

yukhei telefonunu aldı, annesi ona uzun bir mesaj yazmıştı ama gözüne çarpan tek cümle 'mark bu gece seninle yatacak'tı. başını telefonundan kaldırıp çocuğa baktı, kollarıyla oynuyordu.

yukhei, telefonunu cebine koydu ve yatağına yaklaştı. "sen çok miniksin."

çocuk yanaklarını şişirerek başını iki yana salladı. "hayır! hem bu benim hatam değil, sen çok büyüksün!" dedi ve yukhei'den uzaklaştı. "üzgünüm, öyle demek istemedim. bir daha demeyeceğim, söz."

yukhei'nin kafası karışmıştı, küçüğün neden bu kadar korktuğunu anlamamıştı, ne de olsa onun geçmişini bilmiyordu. kendisi büyürken ailesi her zaman yanındaydı, bu yüzden hiçbir endişesi yoktu.

"neden korkuyorsun? sana zarar vermeyeceğim..."

mark ile ilk konuştuğu anı hatırladı, o incinmekten korkuyordu. biraz önce olduğu gibi, o zaman da yukhei ile konuşurken korkup geri çekilmişti.

mark parmaklarıyla oynayarak konuşmaya başladı, "geldiğim yerde yaramazlık yapan melezlere ceza verilirdi, canımızı acıtırlardı. sahiplerinin kurallarından biri, evcil hayvanlarını istedikleri gibi cezalandırabilmekti..."

"endişelenmene gerek yok, ben sana herhangi bir ceza vermeyeceğim. güvendesin," dedi yukhei ve dolapta kalan son şey olan battaniyeyi çıkardı.

"bu arada, bugün benimle yatıyorsun," yukhei yanındaki boş yeri gösterdi.

mark yatağa uzandı ve battaniyeyi üzerine çekti, yukhei ona iyi geceler diledi fakat mark çoktan uykuya dalmıştı.

mark uyuduktan sonra, yukhei başka bir battaniye almak için aşağı kata indi. ona birisini hatırlatan kabarık beyaz bir tanesini seçmişti.

odasına geri döndü, uyuyan çocuğun yanına uzandı ve getirdiği beyaz örtüyü üzerine çekti.

uykuya dalmak üzereyken, mark'tan gelen birkaç mırıltı duydu. ilk önce ne dediğini anlamadı ve onu görmezden geldi, ama bir dahaki söylediği şey net bir şekilde anlaşılıyordu

"h-hyuckie,"

last minute gift::lumarkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin