"Dünya'nın sonu yaklaşıyor ama ben seni sonsuza kadar seveceğim..."
Sabahın ilk ışıklarının odamdan içeriye girmesiyle uyandım, desem yalan söylemiş olurum. Her yeni güne ışıklarla uyansaydım, kutsanmış olurdum herhalde... Bir yeni güne daha çalar saatimin ciyaklamasıyla uyandım. Tabii ki de kafam zonkluyordu, uzun bir süre boyunca uyursanız, sizin de öyle olur. Zorla doğrulduğum yatağımdan kalkıp saate baktım. O gün günlerden çarşambaydı ve ben bu günden nefret ediyordum. Aslında ben okulun olduğu her günden nefret ediyordum. Pardon, ben sadece matematikten nefret ediyordum, unutmuşum.
Kafamı iki yana hızlıca sallayarak ayılmaya çalıştım. Durduğum yerde derin bir nefes alarak çalışma masama doğru elimi atıp gözlüğümü aldım. Gözlerimi kırpıştırarak değerli gözlüğümü taktığım gibi tek bir hareketle yataktan kalktım. O sabah, yaşayan bir ölü gibi hissediyordum kendimi. Gardolabımdaki boy aynasının önüne ağır adımlarla gittim. Parmaklarımı bir birine şıklatarak "Yine mükemmel görünüyorsun, demeyi çok isterdim ama bugün çok tuhaf görünüyorsun. Gerçeği bilmek herkesin hakkıdır. Şunu bilmelisin Deniz, bugün saçma sapan şeyler yaşayacaksın, her zamanki gibi. Yine başına olaylar gelecek ve tahmin edeyim, bu sefer ki komplo da Elif üzerine kurulacak. Çünkü tüm arkadaşların zor günler geçirdi ama Elif'e hiçbir şey olmadı. O da sorunla karşılaşsın, siz de çözmeye çalışın ama çözemeyin. Sürekli olduğu gibi, suçluyu yine bulamayın. Bugün de birinizin kafasına taş düşsün, birinizin kolu yansın, biriniz uçurumdan aşağıya yuvarlansın, biriniz de bunları çektiği için üzüntüden kendini öldürsün! Yoksa bu gidişle biz hiçbir şey yapamadan gebereceğiz. Hadi Deniz, sen akıllısın. Tamam, bunu dediğime ben de inanmadım ama en azından bu komployu deşifre edebilirsin. Merih senden küsmüş olabilir, grubun bunları çekmeye gücü yetmiyor olabilir, Nisa dahi sana yardıma koşamayacak kadar yorgun düşmüş olabilir. Ama sen yıkılmadın, sen hâlâ ayaktasın. Şimdi toparlan, kimse zor günler yaşamadan olgunlaşmamıştır. Sen de bu zor günlerden geçiyorsun. Derin bir nefes al ve tüm geçmişi unut. Seni senden başka kimse koruyamaz." deyip kendi gücüme güç kattım. Aynama yaklaşıp parmağımla kalp çizdim ve dolabın kapağını açtım. Her zaman ki gibi önceden hazırladığım okul kıyafetlerimi giyindim. Aynaya son kez bakarak "He, işte böyle daha iyisin." deyip saçlarımı şekillendirdim. Dış görünüş olarak iyi görünüyordum, sabahki halimden katbekat daha iyidim elbette. Kendimi bir nevi toparladıktan sonra saçlarımı savurduğum gibi gözüme, sanki üzerinde Viyana Savaşı yapılmış vaziyette duran yatağım çarptı. O an, yatağımı toparlamamak için evden dahi kaçabilirdim.Oflaya puflaya yatağımı toplayıp, dün yatmadan önce yastığımın altına koyduğum cep telefonumu çıkardım ve okul pantolonumun arka cebine koyup odamdan çıktım. Lavaboya yavaş adımlarla gidiyordum, Süleyman amca alt kattaydı ve spor yapmaya devam ediyordu. Onu rahatsız etmek istemiyordum. Bunu yaparsam eğer karşılığında suyun ters akacağını da çok iyi biliyordum. Lavaboya geçip önemli işlerimi hallettikten sonra yavaşça musluğu açtım. Elimi yüzümü yıkamam gerekiyordu ve bunu ters akan bir suyla yapamazdım. Musluğu biraz daha çevirdiğimde yüzüme doğru aniden gelen bir su hüzmesiyle yeri boyladım. Bunu beklemiyordum açıkçası, Süleyman amca yaktın beni!
Yayıldığım yerden kalkıp, hâlâ akmaya devam eden suyu güçlükle kapattım. Burnuma dahi su kaçmıştı ve ben o an nefes almakta zorlanıyordum. Kendimi silkeleyip el havlusunu alıp kendimi kurulayarak lavabodan çıktım. Bunu tekrar yaşamak istemiyordum. Kendimi kurulaya kurulaya mutfağa geçtim. Yeni güne bile bu tür talihsizlikle başlamak, ilerleyen saatlerde ne yaşayacağımla ilgili beni endişelendiriyordu.
Elimdeki havluyla yeteri kadar kurulandıktan sonra onu balkondaki çamaşır sepetine attım. Beni kurulamıştı ama o ıslanmıştı. Buzdolabının kapağını açıp içine baktım. Bundan bir sene önce ne yiyeceğime karar veremiyordum, şimdi ise ne ile karnımı doyurabilirim, diye düşünüyorum. Annem ve babamın her sabah işe götürdüğü soğuk sandviçlerden yemeyi çok isterdim ama son bir tane kalmıştı. O yüzden onu almayıp, aç kalmayı tercih ettim. Çünkü ben gençtim ve midem biraz aç kalmaya dayanabilecek yetideydi.
Bu sabah da karnımı doyuramamıştım, diye söylenerek buzdolabının kapağını kapattım. Hayıflanmak iyi değildi, özellikle de nimet konusunda.
En azından annem ve babamın işleri normale dönünceye kadar kendimi sıkabilirdim. Her şeye katlanmıştım, buna katlanmak çocuk oyuncağı olurdu herhalde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kiraz çiçeği.
Teen Fiction"Ve bir Kiraz Çiçeği... Ayaklarımın altına son kez dökecek yapraklarını. Onun hışırtısı kulağımda bir fısıltıya dönüşüp diyecek ki usulca; Gözyaşındaki son damla döküldüğü an, Gündüz ve gece birleştiği zaman; Ben yanında olamayacağım Kiraz Çiçeği'm...