-31-

4.9K 159 68
                                    

"Göz yaşındaki son damla döküldüğü an, gündüz ve gece birleştiği zaman; ben yanında olamayacağım Kiraz Çiçeği'm."


-1 YIL SONRA-

Elimde tuttuğum kağıda sürekli göz gezdiriyordum. Bir hata olmaması için çok çabalamıştım. Onun beğenmemesi takdirinde oldukça üzüleceğimi sürekli aklıma getirip duruyordum. Arabanın içinde bir sağa, bir sola sallanan kalpli uçan balonu görmezden geliyordum. Biraz rahatsız ediyordu beni ama öncekisi söndükten sonra bunu almak zorunda kalmıştım.
Evet, sonunda hayallerime ulaşabilmiştim. Bu geçen bir yıl içerisinde kitabımı bastırıp şiir sevenlerle buluşturmuştum. Uzun bir süre gündemde kaldım, en genç şair olduğumdan ötürü beni tebrik etti herkes. Okuyan herkesin etkisinde bırakacak şiirler yazmıştım çünkü. Özellikle de "Kiraz Çiçeği" şiirimi okuyanlar duygulandıklarını mesaj yoluyla bana iletiyorlardı.

Onun sonsuzluğa gitmesinden sonra kendime bir süre gelememiştim. Yalnızca ben değil, ailesi yıkılmış vaziyetteydi. Yokluğu onlara ağır geldiğinden ötürü geçen ay Güney Kore'ye taşındıklarını duydum. Büyükbaba Hwaseong, torunun erkenden sonsuzluğa gitmesine dayanamamıştı. Burada kalarak onun acısını yaşamak istemediklerinden, memleketlerine geri döndüler. Her aybaşı da beni arayıp halimi hatırımı soruyorlardı. Onlarla konuşup dertlerimizi ailece paylaşıyorduk. Onun soğuk yatağı ise hâlâ burada. Piknik alanının aşağı taraflarında bulunan mezarlıktaydı.

O gün, balonları alıp eve döndüğümde Enes ağabey beni sinirle karşılamıştı. Elimdeki balonları neden aldığımı sorduğunda içeriye geçmemizi söyledim. Odaya geçip uçan o kalpli balonları bir kenara astım ve zorlukla yatağıma geçip oturdum. Enes ağabeyim de tam karşıma. Ona Merih'in, öldüğünde yapmamı istediği şeyi açıkladığımda duygulanmıştı. Hala ağlamaya devam eden beni kollarının arasına aldı. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum ve o saçlarımın arasına ufak bir öpücük bıraktı. Gözyaşlarımı sildiğimde bana balonları göstererek "Şimdi çatıya çıkıp bu balonları gökyüzüne mi bırakacaksın Deniz?" diye sorduğunda içtenlikle dediğini onayladım. 
Kolumdan tutarak kalkmama yardım etti ve bağladığım balonları çözdü. Birlikte odadan çıkıp babamdan çatının anahtarını istediğimizde sorgulamadı bile. Enes ağabeyim bir eliyle beni tutarken, diğer eliyle de çatının kapısını açıyordu. Açılan kapının ardından sırayla geçtik. Tek ayak üstünde sekerek havayı içime çektim. Uzun süredir çatıya çıkamamıştım. 

Dengemi kaybetmemem için Enes ağabeyim kolumdan tuttu ve beni Ay'ın olduğu tarafa döndürdü. Ona teşekkür ederek biraz ileriye gittim. Biraz durdum, heyecanlanmıştım. Havada asılı olan üç balona göz gezdirdim. Çok güzeldiler, tıpkı Merih'in istediği gibi. Birini sol elime aldım. Bu balon Melek içindi... Burnumu çekip gözlerimi yerle buluşturdum. Sesim titrek ve boğuk çıkıyordu. "Özür dilerim, Melek. Huzur içinde uyu..." Ve balon ellerimden kurtulup gökyüzüne doğru yolculuğa çıkmıştı. Tıpkı yıllar önce olduğu gibi, Melek'in ruhu gibi...

Balon gözden kaybolana kadar ona baktık. Enes ağabeyim arkamdaydı, yanıma gelerek elini omzuma koydu. "Hadi Merih'in balonunu da bırak Deniz. Hava soğumaya başladı, çabucak eve girelim." Ona ani bir hareketle döndüğümde omuz silkti. Evet, rüzgar hafiften başlamıştı ve ardından soğuk bir esinti de getirmişti. Ufak bir titreme baş gösterdiğinde elimde kalan son iki balona baktım. Biri Merih için, biri ise benim içindi. Ruhum buna izin vermiyordu ama beynim o balonu bırakmam gerektiğini söylüyordu. Kalbim kısa bir süre içinde sancılandığında refleks olarak elimi kalbime götürdüm. O sırada iki balonda elimden kurtulmuştu. Enes ağabey ani bir hareketle elini havaya attı ve bir balonu yakaladı. Benim balonumu. Merih'in balonu ise süzülerek yavaşça ilerliyordu. O an kendime geldiğimde çok geç olmadığını fark etmiştim. Tek ayak üstünde seke seke tam ipin ucunu yakalayacaktım ki, sert rüzgarın zamanlamasıyla Merih'in balonu uçup gitmişti. Merih, ellerimden öylece uçup gitmişti...

kiraz çiçeği.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin