SOKAK DÖVÜŞÜ

441 28 2
                                    

《★gzdnuzak★》

Gözlerimin üzerindeki binbir ton ağırlığı kaldırıp göz kapaklarımı araladım. Yıkık bir harabeye benzeyen etrafı midemdeki her an kusmaya hazır safrayla inceledim. Kalabalık bir tarafa yönelmiş hep bir ağızdan bağırıyordu. Ellerini havaya kaldırmış avuç içlerindeki dolarları gösterek hiç de alışkın olmadığım hareketler sergiliyorlardı. Bakışlarım kaskımı çıkaran Kıraç' a kaydığında bir eliyle de elektriklenen saçlarımı düzeltti.

"İyi misin?" dedi dudaklarını birbirine bastırıyordu. "Rengin solmuş."

"Hı hı." dedim kafamı sallayarak. "Sadece..."

"Sadece ne?" dedi dudaklarını birbirine bastırmakdan vazgeçip dişlerini belirginleştirerek.

"Sadece ayaklarımı hissetmiyorum." dedim sesten dolayı sesimi hafif yükselterek. "İlk binişimdi ve oldukça hızlıydı... Uyuşmuş!"

Beni kendisine çevirip kalçalarımdan tuttu ve bir anda kaldırdı. Bacaklarım iki yana doğru sarkacak şekilde Kıraç' ın bedeninde asılı kaldı. "Ne yapıyorsun?"

"Seni kucağıma aldım..." dediğinde lafını böldüm.

"Neresini anlamadın!" dedim alayla.

Bakışları gözlerime takılı kaldı. Fakat sonra motor sesini duyduğunda bakışları orayı buldu. Selva, Ufkun' un arkasına binmişti. Görkeme ise Beril eşlik etmişti. Bartı' nın kardeşi Beril inanılır gibi değildi. Benim şaşkınlığıma oranla onlarınkisi daha fazlaydı. Şaşırmaları gayet normaldi yıldızlarımız bir türlü barışmayan birbirimizi gördüğümüzde sürekli kavga eden Kıraç Ilgar' ın kucağındaydım. Ve bunu sakinlikle karşılıyordum.

"Dövüş başlamış acele edin!" dedi bunu söyleyen Kıraçtı. Ardından bizde gürültülü kalabalığa doğru ilerledik. Kalabalığın arasından sıvıştığımızda karşıma demir tellerle yapılmış büyük bir kafes çıktı. Ve o kafesin içinde iki iri yarı adam dövüşüyordu. "Bunların derdi ne?" dedim sesim sitemli çıkıyordu.

"Para kazanmak." diye açıklamaya girdi Kıraç. "Ölesiye dövüş!"

"Hayatları üzerine kumar mı oynuyorlar!"

"Öyle de denilebilir."

Beni kafesin önüne konulan geçilmez engellerin üzerine oturttu. "Ayakların üzerine durursan uyuşması çözülür." dedi doğrudan gözlerime bakıyordu.

"Buraya neden geldik?" dediğimde tezahürat sesleri yükselmeye başladı ve kırılma sesi duyuldu. Kemik kırılması gibiydi; insan kemiği. Sırtım kafese dönük olduğu için göremiyordum fakat Kıraç' ın bakışları bile o tarafa dönmüştü. "Ne oldu?"

"Bunların cevabını almak istiyorsan izlemen gerek." dedi bakışları çok temkinliydi. Sanki bir şeyler hesap ediyormuş gibi. Beni oturttuğu setten hızla atladım. Ayaklarım atlamanın etkisiyle hafif sızladı fakat şuan sorunum bu değildi. Arkamı döndüğümde kafes' in içine sedye taşıyorlardı bakışlarımı korktuğum tarafa çevirdiğimde yerde kolu ters dönmüş neredeyse vücudunun her yerinde dövme olan adam yatıyordu. Ağzı burnu dağılmıştı.Onun yanında ise zafer kazanmış gibi hareketler sergileyen iri yapılı bir adam vardı. Sedye getiren adamlardan biri; "Kolu kırılmış!" diye bağırdı. "Halledin!"

"Kolu kırılmış..." diye tekrarladım. Elim bilinçsizce dudaklarımı örttü. "Ona ne yapacaklar?"

"En iyi ihtimal tedavi ederler. En kötü ihtimal çöplüğe atarlar! İkinci şık daha yatgın durur her zaman." dedi ne düşündüğünü anlayamıyordum. Belirsizdi!

Kafesin diğer tarafında Ufkun ve Görkem belirdi. Daha ne olduğunu anlamadan Kafes boşaltıldı ve içine Selva ve Beril girdi. Kısa mini etekleriyle kafeste tur atmaya başladılar. Ellerinde demir çubuklar vardı ve bunları demir tellere değdiriyolardı. Kulakları sağır edecek tiz ses duyulmaya başladı... Bağırış sesleri kesildi ortam geldiğimden beri ilk defa bu kadar sessizleşti. Cılız bir ses duyuldu ardından ses keskinleşti. Beril etrafı dikkatle süzdü ve dudaklarını güç dilenerek açtı. Bu keskin ses ona aitti!

KARANLIĞIMDAKİ IŞIĞIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin