SERGİ

387 24 9
                                    

《★gzdnuzak★》

"Sencede, Mehmet Amca! İnsan korkuyla sevgiyi bir arada taşıyabilir mi?" dedim elimdeki beyaz laleleri Botanikçi Mehmet Amcaya uzatıyorken.

Dün ki yaşanılanlardan sonra ben ingilizce öğretmeninden serginin adresini almıştım. Ve Selvayla dün gece telefonda konuşmuştuk. İçimde bir tedirginlik olsa da neyse ki Ufkun eve gitmemiş Selvayı rahat bırakmıştı. Bugün de hafta sonu olduğu için erkenden kalkıp Mehmet Amcaya yeni dikecekleri laleleri uzatıyordum. Tuhaf ama bahçesinin çemberini hep beyaz çiçeklerle süslemişti.

"Korkan insan sevmeyi de taşıyabilir." dedi küçük küçük eşelediği çukurluklara verdiğim laleleri dikiyorken.

"Korkan insan sevmeyi beceremez ki." dedim küçük bir kız çocuğun mızmızlığıyla.

Şuh bir kahkaha kulaklarımı doldurduğunda karşılık vermemek için elimdeki beyaz laleleri dudaklarıma bastırdım. Kokluyorum havası verirken Mehmet Amca odaklandığı kıymetlilerinden dikkatini ayırarak, bakışlarını bana çevirdi.

"Seven insan korkmayı becerebiliyorsa; korkan insan sevmeyi beceremez mi?"

"Neden benim laflarımla beni vuruyorsun, Mehmet Amca!" dedim sitemle.

"Küçük kızımı kızdırdım mı?" dedi. Sanki düşüncelerimi okuyormuşcasına. Küçük kız: ses tonu, kokusu, deri eldiveni, siyahlığı.
Karanlıkta ki gölgenin fısıltısıydı.

"Neden beyaz?" dedim konuyu değiştirerek.

"Beyazdan korkardı." dedi eline verdiğim son lale' nin yapraklarını avuç içiyle kapatıyorken. "Korktuğu kadar da severdi."

"Neden korkuyordu peki bu kadar severken!"

"Korkuyordu çünkü; beyaz kirlenirdi. Beyaz, temiz kalmalıydı. Bu yüzden severdi beyazı. Korktuğu için!"

"Anladım." dedim yüzümde istem dışı sırıtış vardı. Mehmet Amca bana odaklandığında avuç içine sakladığı son laleyi bana uzattı.

"Bunu hak ettin haa?" dedi sol yanağındaki gamzeyi ortaya sererken. Ayak parmak uçlarımla yükselip ona ait çukura buse kondurdum.

"Korkan insan da sevebilir." dedim mutlulukla. Bana uzattığı laleyi alıp kokladım. "Teşekkür ederim! Sen birtanesin. O' da birtane." deyip gökyüzüne bir tane öpücük gönderdim.

"Deli kız." diye mırıldandığını duydum Mehmet Amca'nın. Eşine âşık bir adamı arkamda bırakıp apartmana doğru koştum.

Eve geldiğimde saate baktım. İki saatim kalmıştı sergiye yetişmeye. Elimdeki laleyi kuruması için çalışma masama bıraktım. Üzerimdeki bahçıvan tulumumu çıkarıp baynoya yöneldim. Çiçek sapından dolayı elime taktığım eldivenleri çıkardım. Kısa duşumun ardından üzerime geçirdiğim dizlerimin bir kaç santim yukarısında kabarık siyah bir etek ve göbeğimi açıkta bırakacak bir buluzdu. Saçlarımı da fırçalayıp kısa deri botlarımı giydim. Yanıma aldığım deri çantama gerekli olan malzemeleri sıkıştırıp evden çıktım.

Beşiktaş iskelesine geldiğimde vapurun kalkmasına 10 dakika kalmıştı. Fakat bugün haftasonu olduğu için vapur erken dolmuştu ve bu süre içinde erken kalkacaktı. Bu benim işime gelirdi. Geç kalmak istemiyordum. Görevliye bileti verip üst kata çıktım. Kalabalığın arasından sıvışıp vapurun köşesindeki banka kuruldum. Vapur harakete geçtiğinde martı seslerini de duyar gibiydim.

Sergi, Üsküdar' ın bilindik bir caddesindeydi. Bu yüzden bulmam pek zor olmamıştı. Fakat hangi mekan olduğu kafa karışıklığına neden oluyordu. Daha önce Üsküdar' a sergi için gelmişliğim olmamıştı. Başka bir yere de olmamıştı ya! Kibarca red etmek varken derdim neydi acaba cidden merak konusuydu. Kolumun çekilmesiyle arkama döndüm-döndürüldüm.

KARANLIĞIMDAKİ IŞIĞIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin