KİLİT BAR

713 36 9
                                    


《★gzdnuzak★》

Güne yine takvim yaprağının eksiltmesiyle başladım. Dün 6 senenin içimde içten içe büyüttüğüm bir o kadar da içimde köreltiğim aşk gözler önüne serildi. Bartı diye seslenişimden sonra güvenmediğim bacaklarım o karanlık sokağı terk etti. Eve geldiğimde soluksuz bir uyku dilesemde olmamış hatta sabahı bile zor etmiştim. Şimdi ise sınıfta Kıraç'ın sandalyesinde oturan Selvayla konuşuyorduk. Daha doğrusu o anlatıyor ben dinliyor gibi yapıyordum. Nedenini bilmesemde 3 gün geriye alıp bu okula ilk ayak basışımı hatırlamaya çalıştım. Hiç bu kadar çabuk gelişeceğini düşünmüyordum. Ellerim anlam veremediğim bir biçimde boynuma giderken bu düşüncelere bir de Kıraç' ın beni boğmak isterken gözlerinde ki alev ve Bartı' nın beni alev ile o soğuk buz kütlesi ellerden kurtarmasıda kafamda koskoca bir çukur açıp oraya soru işaretini düzgün bir şekilde yerleştirdi. Derin bir nefes alıp daha deminden beri bu okulda ki herkesi anlatan Selvaya baktım. Kulağım her ne kadar Selva da olmasa da histerik bir şekilde anlattıkları şeylere güldüm. Bana spastik görmüş gibi baksada omuz silktim. Etrafımı taradığım da yarısı boş sıralarla karşılaştım. İlk hafta dersler boş olduğu için hocada gelmeyi gereksiz bulmuştu. Ki bu dersin sonunda başlayan felsefe dersi koca bir öf çekmeme yetiyordu. Kolumu dürten kaşları çatık olan Selvaya baktığımda anlamadığım sorulara bir yenisi daha eklendi. Bu kızın amacının ne olduğu? "Sen hep böyle misin?" dedi mahcup sesiyle. Nasılım der gibi baktığımda ezici bakışını segiledi. "Uzak ve değişik." dedi bu kez de dobralığın arasına gizlenen tınıyla. Gözleri benim vereceğim cevabı beklerken ritimsizce parmaklarını sıraya vuruyordu. "Bu kadar çabuk alışamam." dedim onu kırmak istemeyim sesimi olabildiğince alçattım. Bana sorunlusun heralde diye göz devirip "alışman için şuan yanındayım." deyip burun kıvırdı. Ayağa kalktığında nereye der gibi bakış attığımda kolumdan tutup beni de kaldırdı. "Hadi kantine gidelim." dedi gözlerini bayarak. Yanaklarımı şişirip peşinden sürüklendim...

Felsefe hocası sınıfa girdiğinde içimden Kıraç' a küfürler savurdum. Onun yüzünden bende sıfır alıcaktım. Ellerimi yumruk yapıp yanaklarıma koydum. "Çağla ödev hazır mı?" dedi vasıflı ses tonuyla. Ben Kıraç'a saymayı bırakıp yayıldığım sıradan dik bir pozisyona geçtim. "Evet hocamda, Kıraç gelmedi. Sunumu ben tek başıma yapabilir miyim?" dedim sitemle. Kızıl saçlı hoca hafif kasılarak sınıfa göz gezdirdi. Tamam anlamında başını salladığında, sıranın altında olan geçen gün ki notlarımı alıp tahtaya çıktım. "Görkem sende buraya gel." dedi daha önce varlığından haberim olmayan çocuğa bakarken. Arka sırasında umursamaz bir şekilde çenesini dikleştirdi. Her ne kadar umursamaz olsa da bakışları beni takip edip, elimdeki geçen günden yarım kalıpta tamamladığım bloknotlara yavan bir şekilde baktı. Bu da içgüdüsel olarak bu kız aptal mı izlenimi veriyordu. Kafamı iki yana doğru sallayıp benim için gereksiz düşüncelerimden sıyrıldım. "Sebep?" dedi hala umursamaz görünen çocuk. Bir eli masada olan hoca sırtını daha da dikleştirip cevap vermek için ağzını araladı. "Çünkü Kıraç' ın yerine sen sunum yapacaksın!" dedi itiraz istemez ses tonuyla. Ben yine ikisinin arasında put gibi dikilirken bu kez de felsefe dersine lanetler savurdum. Sınıfta hafif alaycı kahkaha yankılandığında sahibi kim diye gözlerimi karşımda ki Selvadan çekip umursamaza döndüm. Bütün dişleri inci bir kristal gibi parlarken "bundan banane!" dedi gülmesini yarıda bırakıp ciddileşerek. Sınıfta maç izlenim havası varken top kime gidiyorsa ona göre bakışlarımı konuşana çeviriyordum. Ve bu gerçekten can sıkıntısıydı. Hocanın çatık kaşları da bunun en büyük deliliydi. "Eğer tahtaya çıkmazsan olacaklardan ben sorumlu değilim!" dedi açık açık tehdit ederek. "Umrumda mı sanıyorsun?" dedi saygısında ödün vermeyen umursamaz çocuk. Hoca hiç istifini bozmasada yavaş yavaş kızarıyordu. Gülünç derece de komik olan ödevim zilin çalmasıyla son buldu. Kızıl saçlı hoca sınıftan çıkarken arkasından ooo nidaları beni gerçekten güldürmüştü. Ödevden kurtulmanın sevinciyle sırama doğru yürüdüğüm de adını Görkem diye öğrendiğim çocuğun bana göz kırpıp "bana borçlusun küçük kız." diyip yanında ki onun kadar kas yığını olan çocukla sınıftan dışarı çıktılar.

KARANLIĞIMDAKİ IŞIĞIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin