《★gzdnuzak★》
Burnundan duman çıkan çoçuk. Hiddetle elini yumruk yapıp sıraya indirdi. "Kalk sıradan." Öfkeyle konuşurken ağzından çıkan kelimeleri tıslıyordu. Bir anda bütün sınıf kafasını çevirip arkaya baktı. Öyle bir bağırıyor ki başı boş sandığım okulda ki öğretmen rahatsız oldu. Kaşlarını kaldırarak bize doğru gelirken, aynı zamanda adımlarını temkinliydi.
"Tahtaya çıkın." Yaptığı vurgu tonlaması bir bayan öğretmen olarak çok ağır olmuştu. Korkum en üst safhada giderek artarken adını bilmediğim çocuk ayağa kalkarken kulağıma yaklaşıp, "Sen bittin kızım. " dedi fısıltı halinde. Bende ayağa kalktım. İlk geçit benim olduğu için ben önde çocuk arka da geldi. Hemen arkasında gelen öğretmen ise yürüdüğünde ayakkabılarından çıkan topuk sesi ölüm senfonisi olarak çalıyordu. Tahtaya çıktığımızda gözümle sınıfı taradım. Hepsi acıyan gözlerle bakarken bu sabah tanıştığım kız ise başını iki yana doğru salladı. "Ne istiyorsun hoca." Konuşan kişiyle kafamı sola çevirdim. Bu çocuğun derdi neydi?
Saçlarını kızıla boyatmış 30' lu yaşlarındaki hoca muzipce tebessüm etti. Ellerini birbirine kenetlerken bir şeyler düşünüyormuş gibi bir gözünü kırptı. "Canın cehenneme." Uzun boylu çocuk öfleyerek kapıya doğru gitti. Eli kırmızı kapının kulpundayken kapıyı sonuna kadar açtı. Çocuk çıkarken, konuşan öğretmenle kafamı bakımlı hocaya çevirdim. "Ödev yapacaksınız aksi takdir de dönem notunuz 30' un yukarısında olmaz." Kapının geçitinde kalan çocuk arkasını dönerken inanamamışcasına hala adını ve ne hocası olduğunu bilmediğim kızıl saçlı hocaya baktı. Ben arada kalmış gibi hissederken içimden lanetler savurdum.
"Suçlu o! O yapar." Kafalar bana çevrildiğinde sınıfta dersin boş geçmesinden keyif alıyorlarmışcasına bizi izliyorlardı. "Beraber yapılacak bir ödev. Bu arada ödev sözlü anlatım sadece düşüncelerinizi kağıda dökmenizi istiyorum." Hayran hayran hocaya bakarken konuşmayı akıl ettim. "Peki ne düşüncesi?" Sesim zille beraber karışırken hoca mutlulukla sırıtıyordu. Sınıf yavaş yavaş boşalırken merak eden kızlar heycanla bekledi. Omuzları dik olan çocuk hızlı adımlarla tam sınıfın ortasında bitti. Çatık kaşlarıyla beni süzüp konuşmaya başladı. "Umrumda değil. Tek başına halletsin." Kafasını bu kez de kızıl saçlı hocaya çevirirken bir elini saçlarına götürüp dağınık olan saçlarını iyicemen dağıttı. "Bu ödev beraber yapılacak. Ödevin konusu tek soru tek cevap. İkinizde birbirinize soru sorup, cevaplayacaksınız. Ve bunu kağıda dökeceksiniz. Bu kadar." Hocaya şaşkın şaşkın bakarken eline aldığı siyah çantasıyla sınıfın kapısına doğru ilerledi. Yine o sesler, tak tak. "Çarşamba günü dersimiz var o güne hazır olacak." dedi giderken. Hoca sınıfın kapısına doğru ilerlerken "ben ödevi tek başıma yaparım." dedim bağırarak. Ama hoca hiçbir şey duymamış gibi sınıftan çıktı. Biz ayakta öyle bir birimize bakarken sinir damarları gözüken çocuk umursamaz bir biçimde arkası dönüp sınıfın çıkışına doğru ilerledi. "Heyy o ödevden yüksek almalıyım." dedim sitemle, arkasını dönme gereği bile duymadan koridora doğru ilerledi. Peşinden koşarak takip ettim. Ellerini ceplerine koymuş merdivenlerden aşağı indi.
Nereye gelmiştik biz etrafımı taradığımda son model arabaların bulunduğu bir yerdi. Sanırım otopark, okula ait bir otoparktı burası. Siyah arabanın kapısını açtığında "Lütfen bak! Ödev Umrumda değil. Ama bu sene bu okulda ilk senem ve hiçbir hocanın gözünde ilk başta kötü olmak istemiyorum." dedim yalvaran sesimle. Arabaya binip, kapısını kapattı. Motoru çalıştırıp, hemen önümde durdu. Camını açıp dik dik suratıma baktığında ne var diye bakış attım. "Okul çıkışı gelip, alıcam. Geldiğimde kapıda ol!" Aniden gaza bastı. Aptal çocuk! Sinirle ayağımı yere vurdum.
Üst kata çıkmak için merdivenlere doğru ilerledim. Eteğimin arasından çıkardığım telefonla Nil hocamı aradım. Nil hoca dersi olduğunu söyleyip, kapatmıştı. Telefonu eteğimin arasında tekrar sıkıştırıp, daha önce fark etmediğim asansöre doğru ilerledim. Asansöre bindiğim de rastgele dört' e bastım. Çünkü buranın ve benim sınıfımın katını bilmiyordum. Asansör durduğunda asansörden inip, etrafıma baktım. Buranın duvarları da farklı renkte boyanmıştı. Koridorda ilerleyip, sınıfımı arıyorum. Bu kattan umudumu kesip, merdivenlere doğru ilerledim. Zilin çalmasıyla üst kata mı alt kata mı gidiceğimi bilemedim. Koridorda ki herkes yavaş yavaş sınıfa girerken, pencere tarafında ki arkası dönük olan çocuğa yaklaştım. Büyük pencereden dışarı bakarken bir şeyler düşünüyormuş gibi bir hali vardı. "Bakar mısınız? " dediğimde çocukta hiç kıpırdama olmadan aynı yere bakıyordu . Özel bir lisede kapıda ki güvenlik görevlileri olduğu halde okula çakıyla girmişti. Yine her zaman ki korkaklığım baş gösterip, arkamı dönüp hızlı bir şekilde yürümeye başladım. Koridoru dönerken duyduğum sesle olduğum yerde kaldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIMDAKİ IŞIĞIM
Roman pour AdolescentsKaranlık odayı duvarda asılı duran floresan lamba aydınlatıyordu. Gözlerini bir kaç defa kırpıştırıp nerede olduğunu hatırlamaya çalıştı... Beyaz duvarlar,beyaz stor perde,beyaz demir komedin, ve beyaz çarşaflar; hiçbiri, ne yaşadığını hatırlatamıyo...