O gün okul çıkışında birlikteydiler yine. Her zamanki gibi tekrar birlikte çıktılar okuldan ve bu sefer ikisi de gülüyordu. Kahve içmekte ısrarlı olan Myung Soo yüzünden Ji Yun kötü hissediyordu. Kafeye girip oturdular. Pencere kenarında karşı karşıyaydı ikisi. Myung Soo'nun ifadesiz bir suratı vardı. Ji Yun gülümserken birden kendi de duraksadı. Derin derin düşünen ona baktı ve kekeleyerek konuşmaya başladı.
"B..bir sorun mu var?"
Myung Soo kendine geldiğini belirten bir hareket yaparak doğruldu. Önünde duran ıvır zıvırlarla uğraşmaya başladı. Konuşurken ara sıra dışarıya bakıyordu.
"Hiç bir şey yok. Sadece olanları düşünüyorum."
"Bu sana rahatsızlık mı veriyor?"
"Neyden bahsediyorsun? İkimize de rahatsızlık veren birçok şey var çünkü."
"Bizim.. Yani ikimizin birlikte olması sana rahatsızlık mı veriyor? Bu seni üzüyor mu?"
"Ahh... Bugün güneş doğudan doğar batıdan batar diyorum sana sen işi batıdan doğar doğudan batar diye algılıyorsun. Ji Yun bazen kendimin yeterince açık konuşamadığımı mı yoksa senin mi çok kalın kafalı olduğunu anlamaya çalışıyorum. Ama yok."
Dedi ve güldü.
"Bunları söylemen gerekmiyordu.Çok ciddisin, gerçekten birkaç saat öncesine dönmeyi istiyorum. Geçen zamanda en azından bana bakarak konuşuyordun. Hem buraya gelmeyi ben istemedim, sen getirdin. Ne oldu?"
"Bir şey olmadığını söylüyorum ve seninle birlikte olmak da beni rahatsız etmiyor. Bir şeyi de sana söylemek mi gerekiyor anlaman için. Her neyse. -masanın üzerinden uzanıp onun elini tuttu- biz birlikteyiz şimdi, değil mi?"
Şapşal şapşal gülümsüyordu. Ama Ji Yun'un bozulduğu belliydi. Ellerini çekti hemen. Tatlı bir telaşa kapıldı.
"Ne yapıyorsun?" Dedi kızarmış yüzünü saklamaya çalışarak. Myung Soo gülmeye devam etti o sırada zaten kahveleri gelmişti. Ji Yun sinirli bir şekilde başını kaldırıp da ona baktığında gülümsediğini gördü. O da gülümsedi. Kahvelerini bitirene kadar konuşmadılar. Daha sonra Ji Yun Myung Soo'ya sordu.
"Canın yanıyor mu? D..dudağının kenarındaki yer özellikle."
Myung Soo fincanı yerine bırakarak elini dudağına götürdü sonra hiçbir şey hissetmediğini söyleyerek hesabı istediler. Masadan kalkarken Myung Soo elini Ji Yun'un omzuna koydu tekrar. Birlikte yürürlerken ara sıra gökyüzüne bakıyor bazen de bir şeyler söyleyip gülüyorlardı. Otobüs durağına vardıklarında Ji Yun durdu ve Myung Soo'ya döndü.
"Bugünün tamamı iyi geçmiş olsa da hala kötü zamanların izleri var. -dudağındaki ve kaşındaki hafif yaraları göstererek- Şimdi gitme zamanı, değil mi?"
"Neden sonsuza dek ayrılıyormuşçasına bir konuşma yaptın ki şimdi? Belki gitmek istemiyorum, belki yürümek istiyorumdur ben?"
"Ben yürütmem seni merak etme. Eve gideceksin, hatta gerekirse ben seninle geleceğim. Kendi ellerimle seni annene teslim edip ben de eve döneceğim."
"Çok geç olur ve Dong Woo-hyun kızar."
Bu cümleyi küçük bir çocuk gibi taklit ederek söyledi. Ji Yun onunla alay etmesine dayanamayarak hafifçe koluna vurdu.
"Daha az önce günün kötü izlerinden bahsederken sen de mi bir iz bırakacaksın bende?"
"Tamam sen burda kal, ben gidiyorum. Bu arada vurduğum kadarıyla ölmezsin!"
Ji Yun onu orada bırakıp otobüse doğru ilerledi. Ama tabii ki Myung Soo gülerek yanına geldi ve ona sarıldı. Beklenmedik bir şeydi bu ve bunun ardından otobüse bindi Ji Yun. Ona eve gitmesini ve uyumasını işaret ettikten sonra otobüs de yol almıştı zaten.
---------------------------------------
Myung Soo'nun Dilinden
Bugün her şeyin bu kadar üst üste gelmesi bazı kötü şeyleri beraberinde getirirken bazı 'en iyi' şeyleri de getirdi. Bundan böyle sadece ismiyle hitap etmeyeceğim bir sevgili kazandım ben.
Eve geldiğimde annemin yüzümdeki yaralar için sorduğu tonlarca sorunun ardında benim gülümsüyor olmam onu hayli endişelendirmiş olmalı ki uyuyana kadar yanından ayrılmama izin vermedi. Akşam ben uyurken bile gelip kontrol etti. Böyle düşünmesine şaşırmıyorum.
Çünkü en son böyle davranışlar sergilediğimde geçen gün Ji Yun'a bahsettiğim kötü olayların sonucunda hastanelik olmuştum. Şu sıralar herkesin moda saydığı bilek kesme, hap içme vb. şeyler. Bunların bile moda edildiği bir okuldaydım. Bunu duyanlar nedenini bile sormadan "Yine özenti, yine yalaka." diye etiket de yapıştırmışlardı. Ama sorun yoktu şimdi. Bu olanlardan tam olarak ona bahsetmek istemedim. Çünkü onu üzülürken veya endişelenirken görmek beni gerçekten kahrediyordu. Galiba ilk defa birini bu kadar çok sevdim...