Sabah uyandığımda Böke'nin kollarını yavaşca üzerimden kaldırdım ve yataktan çıktım.
Üzerimde duran Böke'ye ait olan tişörtü çıkarıp beyaz bir elbise ile değiştirdim.
Kahvaltıyı hazırlayıp masayı kurduktan sonra hala uyuyan Böke'yi uyandırmak için yeniden içeriye girdim.
"Böke uyan hadi." Omuzlarından yavaşca sarstığımda yavaşca silkelenip örtüyü tepesine çekti. "Böke'm hadi."
"Ya Arın." Bu sefer omzundan çekip benimde uzanmamı sağladı ve bana döndü.
Uykudan yarı açıkken bile güzeldi gözleri.
Bende gözlerimi ona diktiğimde bizi ne kadar sevdiğimizi hatırladım ve saçlarına ellerimi daldırdım.
"Ben kimseyi senin kadar sevmedim." Dilim hislerime tercüman oluyordu adeta onu ne kadar sevdiğimi söylemek için sabredemiyor boncuk gibi saçıyordu.
"Gideceksin değil mi?" Gidecektim ama o günlere daha çok vardı önce tadını çıkarmak istiyordum yaşadıklarımızın.
"Vakti gelince hepimiz gideceğiz sevgili." Daha fazla dram kaldırmayacağım için omzuna hafifçe vurdum ve yataktan doğruldum.
"Yatağı mı beni mi daha çok sevdiğinizi görelim Böke bey." Doğruluğunda şaşkın gözlerle bana bakıp kısıkca güldü ve yeniden uzandı.
"Sen git beni bırak Arın ben kendi başımın çaresine bakarım." Gözlerimi devirip yanına gittim ve var gücümle çekmeye başladım o ise inatla yatmaya devam ediyordu.
"Kalksana ulan." Sabırsızlıkla ağzımdan kaçan sözlerle ciddileşip anında ayağa kalktım.
"Ne bu şiddet bu celal? Bir sakin ol be güzelim." Kaşlarımı çatıp banyoyu işaret ettim fazlasıyla acıkmıştım zaten daha fazla onu beklemeye tahamülüm yoktu.
"Beş dakikan var ya geldin ya geldin aksi takdirde yıkaman gereken bulaşıkları bulursun paşası." Teslim olurcasına ellerini kaldırıp banyoya ilerledi.
Ben ise yeniden dışarıya çıktığımda sofraya son kez göz gezdirdim bugün yüzmek istiyordu canım ama ne kadar olurdu bilemezdim havanın biraz ısınması gerekiyordu öğlene doğru bakacaktım artık.
Böke dışarıya çıktığında masaya oturdu bende karşısına geçip beklemeden kahvaltımı etmeye başladım.
"Babamlar ne yapıyor acaba? Sen haber alabilir misin?" Ağzı dolu olduğunu için başını sallayıp telefonunu çıkardı ve birisini aradı.
"Alo Cevat Çukur ne yapıyormuş öğren havet ver ha birde çabuk ol." Telefonu kapattıktan sonra yeniden kahvaltı etmeye devam etti.
"Hava açılacak gibi yüzsek mi biraz?" Çatalını bırakıp ellerini çenesinin altında birleştirdi.
"Ben açılıp balık tutalım diyecektim ama o da olur fark etmez yani." Şimdi açılmak daha mantıklı gelmişti ama yüzmekte istiyordum.
"Yarın açılsak?" Onaylandığında sofrayı kaldırıp içeriye geçtik üzerimizi değiştikten sonra zaten çok çok yakın olan denize girdiğimizde ferahlamıştım.
"Ne zamandır bu kadar uzun vakit geçirmemiştik başbaşa." Yüzerek yanıma geldiğinde belimden çekip kendisine yaslanmamı sağladı.
"Hep böyle kalsak ya." Başımı omzuna koydum ve suda hafiçe sallanmaya başladım.
"Kalalım be Arın'ım." İkimizde bunun gerçekleşemeyeceğini biliyorduk ama hayaller daha cazip geliyordu işte.
"Çok güzel hayallerim var biliyor musun?" Kafamı omzundan kaldırıp gözlerine odaklandım. "Burada kalalım bir ömür ikizlerimiz olsun birde erkek."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişim Geleceğim
FanficÇukur'un ağabeylerinden Cumali Koçovalı'nın kızı Arın geçmişi karşısına dikildiğinde tüm benliğini kaybeder. Yıllardır görmediği Böke ona nasıl bir tepki verecektir? Abisi ölen Böke bu hayatta ki en büyük kozunu sevdiği kadının ailesine karşı oynaya...