2. Bölüm: İKNA (Kısım 1)

221 100 139
                                    

      Önceden geldiğimizi gören hizmetkârlar sarayın önünde bizleri bekliyordu. Av yerine yaralı bir kızı taşıdığımızı görenler şaşkınlıkla bir şeyler demek istiyor fakat ağızlarını geri kapatıyorlardı. Sonuçta veliaht prensten daha iyi bilecek değillerdi ya? En azından onlardaki algı bu şekildeydi. Beatrice diğerlerinin aksine şaşkınlıkla bağırmaya başladı. "Majesteleri, bu da ne demek oluyor? Bu kız da kimin nesi? Neler oluyor burada? Neden ya-" derken sözünü kesmek zorunda kaldım. "Önce nefes al ve sakinleş Beatrice, anlatacağım ama önce kızla ilgilenilmesi gerek," dedim yaralı olduğunu göstermek için kızı işaret ederek. Bu sırada Conrad' da çoktan attan inmiş kızı kucağında tutuyordu. Aldis her zamanki soğuk tavrını koruyarak bize yaklaştı. Şaşkınlıkla tepki vermeden duran tek kişi de oydu zaten. Böyle zamanlarda onun bir insan olup olmadığını merak ediyordum. Farklı bir canlı yapısına sahip olabilir gerçekten de. "Onu saray hekimine götürelim," dedi kafasıyla başka bir uşağa kızı almasını işaret ederek. Conrad sakince buna gerek olmadığını kendisinin götüreceğini söyledi. Vurduğum için mi bilmiyorum ama ben de onunla gidip ilgilenmek istedim.

       Hekim kızla ilgilendikten sonra hekimin odasına gittim ben de. Conrad'a durumu anlatıyor gibiydi. Ben odaya girdikten sonra baştan anlatmaya başladı. "Majesteleri, kızın durumu iyi. Biraz dinlenince uyanacaktır," dedi hekim. Yine de kafamı karıştıran bir şeyler vardı. "Emin misin? Üstünde çok fazla kan vardı," dedim kaşımı kaldırarak. "Evet, majesteleri, o kanın çoğu eskiydi ve ok dışında bir yara yoktu bedeninde," dedi sakince. Acaba vahşi bir avcı mı diye düşünmeden edemedim. Öyle bir ormanda tek başına, üstü kanlı ve yarası olmadığını düşünürsek ya uzman bir avcı ya da cadı olmalıydı. İkinci ihtimal beni geriyordu. Yine de ne olduğunu duymadan bir şeylere karar vermek yanlış olurdu. Adil olmak zorundaydım. Kızın kendisine gelene kadar temiz bir odada dinlenmesini emrettim. Herhangi bir duruma karşı da Conrad onun yanında kalacaktı. Bununla bir sorunu yok gibi görünüyordu. Bu nedensizce beni huzursuz hissettirdi.

         Akşam yemeği için ailemin yanına gittiğimde hepsi meraklı gözlerle bana bakıyordu. Sakince selamladıktan sonra masada yerimi aldım. İlk hareket beklediğim gibi küçük kız kardeşimden geldi. Yine de asla tahmin edilemez bir kız olduğu için ne şekilde bir saldırı yapacağını bilmiyordum. "Abi, âşık mı oldun?" dediğinde ağzımdaki yemeği ağzımda tutmakta zorlandım. Sakince mendille ağzımı silip ona baktım. Hafif çatık kaşları, kısılmış gözleri ile son derece ciddi olduğunu gösteriyordu. 10 yaşındaki bir kız nasıl böyle şeyleri düşünebilirdi? "Hayır Elena, öyle bir şey yok," dedim mendili masaya bırakırken. "Peki tam olarak ne olduğunu bize söylemeyecek misin?" diye sordu babam. Elena'nın önce atılmasının tek sebebi yaşı yüzünden daha enerjik olmasıydı. Aksi takdirde ilk saldırı babamdan gelirdi. Haklıydı da; kralın oğlu olarak davranışlarıma dikkat etmem gerekirdi. Kelimelerimi dikkatli seçerek durumu anlattım. Düşünceli bir şekilde sakalını kaşıdıktan sonra onaylarcasına homurdandı. Annem ise yüzünde gurur dolu bir gülümseme ile bakıyordu. O daima sevgi dolu bir kadındı. Tamamen şefkat ve merhametten oluştuğunu düşünüyordum çoğu zaman. Kızdan şüphelenip görmezden geldiğim için memnundu. Bu benim doğru şeyi yaptığımı hissettirdi. O bu şekilde onay verdiğine göre davranışımı savunabilirdim. Kral tam tepki verecek gibi ağzını açıyordu ki kraliçem hemen lafa atladı. "Neler olduğunu anlamak için görünüşe göre kızın uyanmasını beklemek zorundayız. Balım, neden gidip misafirimizi kontrol etmiyorsun?" dedi gülümseyerek. Beni tartışmadan bu kadar hızlıca kaçırdığı için minnettardım. Gülümseyerek herkesi tekrar selamladım ve kızın odasına gittim.

       Odaya girdiğimde kız yatakta oturuyor Conrad düşünceli bir şekilde ayakta dikiliyordu. Beni gördüğü zaman sadece kaşları çatık bir şekilde bana baktı. Bir şeyler demesini bekledim ama hareket dahi etmeden bana bakıyordu sadece. Derin bir şekilde bir konu üzerine yoğunlaştığı belliydi. Çok nadiren bu kadar derin düşüncelere dalardı. Bu yüzden merak ediyor olsam bile sakince beklemeye karar verdim. Bu kararımı birkaç dakika daha sürdürdükten sonra kıza doğru baktım. Meraktan ölecektim. "Peki, sen kimsin?" dedim ciddiyetimi korumaya çalışarak. Şu anda tıpkı kız kardeşim Elena gibiydim ama prens olarak bunu göstermeye niyetim yoktu. Kız şok olmuş bir şekilde önce bana sonra Conrad'a baktı. Conrad bu sefer elini çenesine götürmüş düşünüyordu. Kız tekrar bana baktığında bir şeyler demek için ağzını açtı ama geri kapattı. Endişeli bir suratla bana bakıyordu. Tam tekrar açmıştı ki Conrad sonunda kendisine gelip müdahale etti. "Bu Emma. Tam olarak neler olduğunu hatırlamıyor. Hatırladığı tek şey at arabasında seyahat ederken saldırıya uğradıkları. Kaçmayı başarmış ama yakınları ölmüş. Bu onların kanı gibi görünüyor. Korkudan nereye gittiğine bakmadan ormana dalmış. Sonunda kaybolmuş. Şok geçirdiği için öncesini ve nereye ne sebeple gittiğini hatırlamıyor," dedi ciddi bir şekilde tepkimi ölçmek istercesine. Bu durumda gidecek bir yeri yoktu, yaralıydı ve kim olduğundan dahi emin değildi. Fakat durum oldukça şüpheliydi. Ajan dahi olabilirdi. Ben bu düşüncelere dalmışken kız lafa atladı. "Majesteleri, lütfen burada çalışmama izin verin. Gidecek bir yerim yok ve ne iş verseniz yaparım. Yemin ediyorum!" Gözlerinde bulunan endişe yerini korkuya bırakmış gibi görünüyordu. Conrad'a baktığımda bunu destekliyor gibi görünüyordu. "O halde önce seni denememiz gerek," dedim ciddiyetle ona bakarken.

        Bu sırada kıza ilk defa gerçek bir şekilde baktım. Saçları bir kadın için kısaydı, ensesini çok az geçiyordu. Saçlarının uçları mavi, dipleri siyahtı. Kaşları oldukça biçimli ve kaşında düğmeye benzer bir şey vardı. Kaşına yapışmış olduğunu düşünerek yardımcı olmak adına yanına yaklaştım. Kocaman açılmış gözleri ile bana bakıyordu. Uzun kirpikleri vardı. Alt dudağı orta kalınlıkta, üst dudağı biraz ince ama kalkık duruyordu ve hafif aralanmıştılar. Kızaran yüzüne aldırmadan kaşındaki boncuğu almaya kalkınca bunun yanlış bir hareket olduğunu anladım ama geç kalmıştım bile. Acıyla bağırdığı anda bıraktım. O düğmeye benzer şey kaşının içinden çıkıyordu. Ucu top şeklinde kaşta bir küpe gibiydi. Şokla ona baktım. Kulaklarında da çok fazla küpe vardı. Bu kız kesinlikle normal değildi.

       Duruma müdahale etmek isteyen Conrad "Nereden geldiğini bilmiyoruz ama anlaşılan geldiği yerde kadınlar bu şekilde görünüyormuş," dedi yarı telaşlı bir gülümsemeyle. Sakin kalmaya çalışarak geri çekildim ve özür diledim. Kızı okla vurduğum yetmiyormuş gibi anlaşılan kaşını da yırtmıştım. Kaş küpesinin çıktığı delikler kanlanmaya başlamıştı. Oraya baktığımı fark eden Emma telaşla kaşını eliyle kapatıp "Sorun değil Lordum," dedi gülümsemeye çalışarak. "Eğer burada çalışmama müsaade ederseniz buralı birisi gibi görünmeye çalışırım, tüm bunları çıkartır saçlarımın normale dönmesini sağlarım," dedi heyecanla. Onu sıradan şekilde düşünmek istememiştim. Bu şekilde farklı olması çok hoşuma gitmişti. "Gerek yok, olduğun şeyi değiştirmeye çalışma. Kendin ol. Bir süre dinlen. Daha sonra neler yapabildiğine bakarız. Şimdilik iyi dinlenmeler ve kaza için tekrar özür dilerim," dedim ve kapıya yöneldim. Conrad'ın kımıldamadığını görünce kafamı hafif eğip yandan ona baktım. "Dinlenmen için seni yalnız bırakayım ben de en iyisi," dedi telaşla ve peşimden geldi.

       Odadan çıkınca pek konuşmadan odama geçtik. Masaya oturduktan sonra "Sence neler oluyor?" diye sordum. "Ben ajan veya cadı olduğunu düşünmüyorum efendim. Sadece yaralı ve korkmuş bir kız," dedi soğukkanlı bir şekilde. "Cadı olmadığını nasıl söyleyebiliriz? Görünüşünü görmedin mi? Kesinlikle tuhaf." Dedim ve içimden ekledim; 'Oldukça da çekici.' Conrad derin bir nefes alıp konuşmaya başladı. "Majesteleri, ajan olsaydı içeriye sızmak için normal görünmez miydi? Bu şekilde cadı diye şüphelenip öldürebilirdik. Bu yüzden ajan olamaz. Eğer cadı olsaydı bu duruma düşmezdi. Büyü ile kendisini iyileştirebilir, bizden kaçabilirdi. Muhtemelen bizi hisseder ve kaçardı da. Ayrıca hiçbir cadı krallık sınırları içerisine girmez. Gereksiz yere kendisini riske atmak istemez. Kız sadece korkmuş, yaralı ve gidecek bir yeri yok," dedi. Kaşımı kaldırıp onu süzdüm. "İlgin mi var kıza?" diye sordum arkama yaslanıp kollarımı önümde kavuşturarak. Şaşkınlıkla ağzı açıldı. "Sen ne saçmalıyorsun be adam?" diye bağırdı bir anda. Bu hareketi üzerine kahkahamı patlattım. Bir başkası bunu söylese zindanda bulurdu kendisini. Conrad söylediği zaman ise hoşuma gidiyordu. "Tamam tamam, bir şey demedim," dedim gülerek. Conrad ise somurtarak bana bakıyordu. "O halde dediğin gibi olsun, deniyormuş gibi yapar hizmetçi olarak çalıştırırız. Senin için de uygun mu?" dediğimde tekrar gülümsemeye başladı. Heyecanla kafasını olumlu anlamda sallayıp odadan çıktı. Şimdi tek yapmamız gereken bir süre iyileşmesini beklemekti.

***

      Eveet, herkese yeniden merhabalar. Aslında ben bölümleri her pazartesi gelecek şekilde yazmayı planlamıştım fakat gelen bir öneri üzerine kurgudan kopmamanız adına haftada iki gün olacak şekilde yazmaya çalışacağım. Sizce Pazartesi- Perşembe mi olsun yoksa Pazartesi- Cuma mı? Haftada iki gün gelecek olması ile ilgili neler düşünüyorsunuz? Ayrıca asıl önemli olan konu ise bölümü nasıl buldunuz? Sizce nasıl gidiyor olaylar? Düşüncelerinizi heyecanla ve merakla bekliyorum!

      Bu arada belki biliyorsunuzdur anı yazmayı seviyorum. Hatta proje kitap olan Sandıkta Kalan Anılar'da da anı yazım var. Unutmamak ve bir yerde toplamak istiyordum anılarımı. Burayı kullanmaya karar verdim. Haftanın belli günlerinde de anı yazısı gelecek başka bir hikaye başlığı altında. Onun duyurusunu da yaparım. Sakın kaçırmayın! 

SAKLI KALAN GERÇEKLER [DÜZENLEME AŞAMASINDA]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin