Nazlı'dan,
-Bak gerçekten açıklayabilirim Emrecan. Lütfen sakin ol. Her şeyi anlatacağım, dedim uykudan yeni uyanmanın sersemliğini üstümden atarak. Şu an kendime o kadar kızgınım ki.
Emrecan ise neler olduğunu anlayamamış, hayal kırıklığı ve kızgınlıkla bana bakıyordu:
-Yani çok merak ediyorum. Beraber çözmeye başladığımız bir cinayetin ipuçlarını benden nasıl saklayabilirsin ya? Belki çoktan olayı çözmüştük. Sen neden kendi başına işler çeviriyorsun? Benden sakladığın bir şeyler olduğunu anlamıştım ama böyle bir şey yapacağın aklımın ucundan geçmezdi. Kahretsin! Sana güvendim...
- Emrecan, lütfen bir dinle beni. Gel oturup..., sözlerimi bitiremeden araya girmesiyle susmak zorunda kaldım.
- Birisi başına silah mı dayadı? Tehdit mi etti? Sıkıştırdı mı?
-Hayır, dedim kısık bir sesle.
- Hayır, tabi hayır. Sen sadece kafana göre..., sözünü bitirmedi.
Kafasını iki elinin arasına aldı. Derin bir nefes alıp verdi ve kapıya yöneldi. Ah! Hayır. Beni dinlemeden gidemez.Ben şu an berbat hissediyorum. Sanki... Kalbim acıyor. Koşarak gidip kolundan tuttum. Bir yandan da istemsizce gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı.
- Emrecan, yalvarırım gitme.
BETÜL
Nihayet karakola gelebilmiştik. Kocaman harflerle cinayet büro yazan kapıyı açıp içeri girdim. Alper de peşimden geldi. Masanın yanındaki sandalyeye oturup bilgisayarımı çıkarttım.
- Her şeye yeniden başlıyoruz ,dedim Alper'e.
-Evet en ince ayrıntısına kadar her şeyi tarayacağız, dedi gülümseyerek.
2 saat sonra
İlk önce önümüzdeki notlarla dolu panoya sonra boş kahve bardağıma baktım. Son olarak Alper'e baktım. Bayağı dalmıştı. İkimizinde kahve bardağını alıp doldurmaya gittim. Fırsattan istifade telefonuma şöyle bir göz attım. İnternetin açar açmaz gelen bildirimlerle telefonum saldırıya uğradı.
"... isimli kullanıcı seni takip etmeye başladı."
"... isimli kullanıcı ... isimli kullanıcının resmini paylaştı."
"... isimli kullanıcı senin fotoğrafını beğendi."
Boş işler bunlar. Gerçekten şu an hiç ilgimi çekmiyor. Saçmalama Betül. Herkes senin gibi cinayet peşi peşinde koşturmuyor. İnsanların zamanları çok. Ah, kahveler soğuyacak. Neyse boşver.
Önüne koyduğum kahveyi fark etmeyince bende kahveyi Alper'in burnunun dibine kadar ittim. O ise uykudan yeni uyanmış gibi bana bakıyordu. Dağılmış saçlarını elimle düzelterek konuştum:
-Çocuk gibisin.
- Sağol, dedi gülümseyerek.
-Rica ederim, dedim.
Evet, şimdi nereden devam etmeliyim. Telefonumun ışığı tekrar yanmıştı. Yeni bildirimler... Bildirimler... Bildirimler...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SARMAŞIK "Bir Polisiye Hikayesi..."
ActionFarkında olmadan hayatımızı değiştirecek bir labirente adım atıyorduk. Ya bu labirentten çıkacaktık ya da kaybolacaktık. Bu labirente ilk adımımı atıyorum. Sen de bir adım atacak mısın? Bu benim hikayem değil. Bu hepimizin hikayesi. Senin, benim, Be...