28 kasım 2022|7 rings'in miladı
Her şeyin mükemmel olduğunu düşündüğünüz anlar olurdu. Bir günde çok fazla güldüğünüz, bir günün size olumlu getirilerinin maksimum seviyede olduğu anlar olurdu. Tamam, derdiniz. Bugün hiçbir şey yahut hiç kimse moralimi bozamaz. Öyle düşünür insan ya da öyle olmasını ister veya umar.
Fakat hayat dediğimiz şey milyonlarca olasılıktan meydana gelen bir eylemdi. Yaşadıkça, zaman aktıkça şekillenen bu kavram her zaman isteklerimize göre ilerlemiyordu işte.
Bizim tamam dediğimize hayat hayır diyebilir veya gülmeyi unuttuğumuzu düşündüğümüz bir zamanda en içten gülüşü suratımıza yerleştirebilirdi. En sert düşüşüm bu, dediğimizde daha sert düşürür ya da bu sefer sağlam basıyorum yere dediğimiz anda hiç acımadan kaydırırdı ayaklarımızı.
Dışarıdaki kasvetli havanın aksine güzel bir sabaha uyanmıştım. Yoongi'nin sıcak kollarının arasında, tenlerimiz birbirine yapışmış ve nefeslerimiz birbirine karışmış bir şekilde sarmaş dolaş uyanmıştım. İçimde, ondan önce uyanmış olmanın haklı gururunu yaşıyor, o güzel yüzünü uyurken izleyebileceğim için mutlu hissediyordum. Düzenli nefes seslerini takip ederken yüzümde engelleyemediğim bir tebessüm vardı. Güzel bir geceyi takip eden, onunla birlikte olduğum için güzel hissettiren bir sabahtı işte. Her şey güzel gibi geliyordu.
Bana çok uzun gibi gelen, fakat sayıya vurduğumuzda çok da uzun olmayan bir süre öylece seyrettim yüzünü. Her bir kirpiğini, suratındaki kusursuz lekeleri kazıdım aklıma. Ara ara küçük öpücükler kondurdum suratına. Birkaç kez kırıştı yüzü, huylanıyormuş gibi burnunu kıvırıp durdu ve en sonunda göz kapakları titreyerek açıldı yavaşça.
"Günaydın." dedim yüzümde engel olamadığım bir gülümsemeyle. Uyanalı belli bir süre geçmiş olsa da, ilk kez konuştuğum için boğuk çıkmıştı sesim. Uyku sersemliğiyle birkaç kez gözünü kırpıştırıp burnunu kırıştırdı. Bu haliyle tam bir kediye benzediğini düşünerek gülümsedim. Burnuna küçük bir öpücük kondururken kendime engel olamamıştım.
"Günaydın."
"Acıktım."
Mızmızlanır gibi çıkan sesime karşı gülümseyerek dudaklarıma minik bir öpücük kondurarak yataktan kalktı. Çıplak bedenini arsız bakışlarımla süzerken çarpık bir gülüş suratında yer edindi. "Öyleyse bebeğime kahvaltı hazırlayayım." demişti üzerine iç çamaşırını giyerken. Yattığım yatakta iyice gömülüp üzerimdeki yorgana sıkıca sarıldım. "Sen de giyinip gelirsin."
Kafamı sallayarak onu onayladığımda gülerek odadan çıktı. Gözden kaybolana kadar sıkı kalçasını seyrettim ve odanın kapısı kapanır kapanmaz sırt üstü uzanıp bakışlarımı beyaz tavana diktim. Mutlu hissediyordum fakat içimde beni rahatsız eden bir his de vardı. Ne olduğunu bilmediğim ve hiçbir şekilde adlandıramadığım bu his kuytu köşelere saklanmış, gün yüzüne çıkmak için doğru anın gelmesini bekliyormuş gibiydi.
Boşvererek yataktan kalktım. Üzerime rastgele bir şeyler geçirdikten sonra bir süre pencerenin önünde dikilip yağan yağmuru seyrettim. İlkbahar yağmurları en kötüsü, diye geçirdim içimden. Ne havalar tam anlamıyla sıcak oluyordu ne de tam anlamıyla soğuk. Fakat öylece durup karşımdaki görüntüyü seyretmek ve her bir damlanın çıkardığı sesi dinlemek de inanılmaz bir huzur veriyordu.
Her kötünün içinde bir güzellik vardır, demişti annem ben çok küçükken. O zamanlar bu fikre pek anlam ve ihtimal verememiştim fakat şimdi düşününce kötü diye nitelendirdiğim bu yağmurun güzellikleri de vardı. Başta kötü olarak algıladığım -ki hâlâ bir melek olduğunu düşündüğüm söylenemez- Min Yoongi'nin de öyle. Bir noktada güzeldi, güzelleşiyordu bir şekilde ve beraberinde beni de güzelleştiriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
7 Rings // Yoonmin
FanfictionMin Yoongi beni görmüştü, istemişti ve almıştı. Şimdi ise beni yakıyordu ve sonrasında küllerimden tekrar doğuruyordu. ** #15 in yoonmin