3.BÖLÜM: "NANELİ SAKIZ: DAR GELİR,KALDIRAMAZ OLURUZ"

815 62 71
                                    


"Dar gelir kaldıramaz oluruz, o koca yükü bizi bizde hapseden bir zindan oluyoruz..."

▪▪▪

YAZARDAN...
UZUN ZAMAN ÖNCE,GEÇMİŞTEN BİR GÜN...

Genç adam ağlayarak küçük kızı kundağı ile birlikte, Yetimhanenin önüne bıraktı. "Asla yapmayacağım!" dediği bir şeyi yapmıştı. Kalbi yangın yeri,vicdan'ı susmaz olmuştu...

Ama zorundaydı... Bu hayatta insanlar bazı şeylere zorundaydı...

Yıllar önce bugün. 17 Ocak Perşembe. Yine soğuk bir kış günü,dışarıda yine lapa lapa kar yağıyor. Kar'ın kalınlığı çoktan 1 metreyi geçmiş...

Genç adam yere bıraktığı küçük kız'a tekrar bir bakış attı. Küçük kız ağlamıyor,sanki durumun zorunluluğundan bihabermiş gibi, sadece dolu gözlerle bakıyordu.

Genç adam hafifçe eğildi ve küçük kızı koklayıp sıkıca öptü. Göz yaşları istemsizce gözlerinden süzülürken, küçük kız da ağlamaya başladı. Kaç yaşındaydı ki bu kız? 1? 2? Ne yaşı daha 6 aylıktı. Bu kimseye mübah değildi...

Küçük kız ağlamaya başlayınca, genç adam son kez küçük kızın kokusunu içine çekti ve arkasına bile bakmadan kaçıp gitti.

Saniyeler geçmiştiki küçük kız'ın ağlaması arttı,sesi bütün sokağı inletti.

1 Dakika...

Tam bir dakikanın ardından bir görevli kapının önüne çıktı ve boğazı yırtılırcasına bağırarak ağlayan küçük kızı gördü. Yavaşca kucağına aldı ve etrafına bakındı. Sokak lambası ve karlı banklar hariç 2 kedi vardı sadece.

Hızlıca küçük kızıda alıp Yetimhaneden içeri girdi. Küçük kız ağlamaktan bitap düşmüştü. Görevli kadın küçük kızın altını aldı,karnını doyurdu. Ama malesef susturamadı. En sonunda küçük kız yorgunluktan uyuya kaldı...

Öbür gece küçük kız hariç hiç zorluk çıkarmadan,hiç ağlamadan uyuyup uyandı. Sanki kabullenmişti olanları.

O gün sadece bu küçük kızla kundağındaki o isim yazan küçük bir kağıt geldi o yetimhaneye. İşte o günden sonra turuncu saçlı küçük kız,bu yetimhanede büyüdü. Bulut Yetimhanesi bu küçük kızın hayatında büyük bir yer edindi ve kızın soyadı olarak kullanılmaya başladı.

Hayat kimseye acımadığı gibi bu turuncu saçlı küçük kıza da acımamıştı. Anne baba yokluğu çekmiş,ona sadece tanıdıkları yardım etmişti.

Küçük bir çocuk olup okuma-yazmayı annesiz öğrenmek çok acıydı. Yada düştüğünde seni yerden babanın kaldırması değil de,yurdun güvenliğinin elinden tutup kaldırması can yakıcıydı.

Hayatta böyleydi işte. Kimi zengin doğup mutlu mesut yaşıyordu. Kimi annesi babası belli olmadan doğup köle hayatı yaşıyordu.

Olur ya bazen gitmek isteriz. Uzaklara...Herkesten her şeyden uzaklara... Bize ait bir şeyin olmadığını hissederiz. Kendimizden bile kaçarız,belkide tükenmişizdir, tüketmişlerdir...

Bu hikayenin sonunu merak edip duruyoruz. Bitmeyen bir roman gibi kahramanlar hep değişir. Ve hepside bizden bir parça çalıyor aslında. Bunlar yaşananlar işte. Hep eksik bırakır birşeyleri...

Kimden kaçıyoruz ki? Yürüdüğümüz kaldırımlar, sokaklarımızda oynayan tanıdık yüzlü çocuklar hafiften ferahlatsada içimizi,o büyük eksiklik hep sahneyi bozuyor işte...

Dar gelir , kaldıramaz oluruz. O koca yükü bizi bizde hapseden bir zindan oluyoruz. Hergün bir parça daha kopuyor. İyice tükenmiş,İyice bitmişiz...

...NANELİ_SAKIZ...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin