robbery x 4

381 67 46
                                    

"Müneccim Yeongjin, sizce neden benim arkadaşım yok?" Önümde oturan adam elindeki porselen çay bardağını yavaşça önüne koydu ve ellerini birleştirdi. Hep aynı soruyu duymaktan sıkılmış olduğuna emindim. Hafifçe boğazını temizledi.

"Efendi Jihoon, daha önce de dediğim gibi. Babanız efendi Won size zarar gelmesini istemiyor sadece. Siz-..."

"Ben ne?"

"Efendim siz üst seviye bir tüccarın oğlusunuz."

"Ah, yani çok mu zenginim? Zengin olduğum için mi benden uzak duruyorlar? Korkuyorlar mı benden? Yoksa çekiniyorlar mı?!" Gözlerim buğulanırken yaşlı adam başını önüne eğdi. Söyleyemiyordu bana; zenginsin, senden tabii ki uzak duracaklar diyemiyordu. Küçüklüğümden beri söylediği yalanı tekrar edip duruyordu.

Sinirle önümdeki bardağı duvara fırlattım. Kırılma sesi ile birlikte etrafa saçılan paçalar korkmama neden olsa da umursamadım. Ben zayıf biri değildim! Gözlerimden birkaç damla yaş akarken hızla oturduğum yerden kalktım ve odadan çıktım. Tek istediğim basit bir arkadaştı. Lanet olası bir arkadaş! Adımlarım bahçeye geldiğimde durdu. Soğuk hava iyi gelebilirdi bu hâlime. Derin nefesler alıp etrafı izlerken bahçe duvarının üzerinden bir karartı geçmişti. Gözlerim büyüdü ve içimi bir korku kapladı. Neydi o?!

"Kimsin?!" dedim sert olmaya çalışarak. Sesimin titrememesi için oldukça çaba harcamıştım. Korktuğumu anlamazdı en azından. Birkaç adımla karanlıktan çıktı ve yüzüne vuran ay ışığıyla onun kim olduğunu anladım. "Sen..."

"Oh demek buradasın, selam."

"Neden geldin?! Yoksa yine peşinde adamlar mı var?"

"Hayır, sadece verdiğin çay sözü için geldim. Sıcak bir şeyler güzel olur, hmm?" Gözlerim şaşkınlıkla büyüdü. Ne yani? Benimle çay mı içmek istiyordu? Yani gelmiş miydi? Yüzüme büyük bir gülümseme yerleşti. Gözlerimi elimin tersi ile silip burnumu çektim.

"İçeriye gelsene. Dışarısı soğuk." Birkaç adımda yanıma ulaşmıştı. Üzerinde yırtık bir hırka, eski ve ince birkaç parça giysi vardı. Bu soğuk havada nasıl bu şekilde durabiliyordu?

Birlikte içeri girdik. O etrafı incelerken yerdeki kırık parçaları toplayan müneccimden bize yiyecek ve içecek bir şeyler getirmesini istedim. Müneccim bir süre yanımdaki kişiyi inceledikten sonra odadan çıkarktı. Yerime oturdum ve onun da karşıma oturması için ellerimle yerdeki minderi işaret ettim.

Yemekler gelene kadar onun hakkında öğrendiğim tek şey adının Suk olduğuydu. Başka hiçbir şey söylememişti ve sıkıcı bir süre geçirmiştik baş başa. Onunla sohbet etmek istiyordum fakat belli ki o konuşmayı sevmeyen biriydi. Yemekler geldikten sonra onu izlemeye başladım. O gelmeden önce zaten yemek yemiştim, yani karnım toktu.

Daha önce hiç yemek yememiş gibi yiyor olması beni güldürmüştü. Bardağıma çay doldurup küçük yudumlar ile içmeye başladım. İlk defa tanımadığım birisi ile yemek yiyordum. Onu izlediğimin farkında değildi. Yüz hatlarının ayrıntısına kadar ezberlemek istedim bir an. Fakat böylesine izliyor olmak onu rahatsız edebilirdi. Başımı çevirip yemeklere baktım. Çoktan yarısına yakını bitmişti bile.

"Bak! Bundan da dene!" Heyecanlı çıkan sesime fazla aldırış etmeden hiç dokunmadığı tabağı işaret ettim. Buharda pişmiş ördek eti oldukça lezzetli görünüyordu.

-

hikaye nasıl gidiyor lololo

exo cbx dinledikten sonra böyle oluyorum sjzmzmsms

my thief. hoonsuk ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin