"Omzunun ön tarafındaki kemikte kırık var. Bu yüzden bedeninin üst kısmını olabildiğince hareketsiz tutun. Ayrıca vücudundaki morluklar ve eziklerin iyileşmesi uzun sürecek. Verdiğim ilaçları kullanmayı ihmal etmeyin. Merhemi de her akşam omzuna sürün." Müneccim Yeongjin hekim ile konuşurken önümde uyuyan Suk'u izlemeye devam ettim. Omzunun bir kısmı açıktaydı ve üzerinde yeşil renkli merhemi saran beyaz sargılar vardı. Hekim gittikten sonra müneccim yiyecek bir şeyler getireceğini söyleyerek odadan ayrıldı. Şimdi onunla tek başıma kalmıştım. Düzenli kalkıp inen göğüsü ile hâla uyumakta olduğunu düşüyordum. Bir süre onu öylece izledim. Sonra dikkatle yüzünü inceledim. En çok dikkatimi çeken yer dudaklarıydı. Kenarları hafiften morarmaya başlamıştı. bir parmağımı uzatıp dudağının kenarına dokundum. Buz gibiydi!
Panikle ne yapacağımı düşündüm. Isıtmam gerekiyordu! Evet evet, dudaklarını ısıtmam gerekiyordu! Elimi koyamazdım. Burnunu kapatabilir ve nefessiz bırakabilirdim onu. Aynı şekilde ısıtılmış kumaş koymam da hoş olmazdı. Elim istemsizce kendi dudaklarıma gittiğinde fark ettim, benim dudaklarım sıcaktı. Vücuduma yayılan heyecan ile donakaldım. Bu... Bu çok saçma olurdu. Başka bir seçenek bulmalıydım. Bir süre daha düşündüm ama aklıma başka şeyler gelmiyordu. Aldığım nefesimi tutup yüzüne eğildim.
"Efendi Jihoon~!" Müneccimin gelen sesi ile hızla kafamı kaldırdım ve biraz arkaya kaydım. Hızla üzerimi düzeltip tuttuğum nefesimi verdim.
"İ-içeri gel Müneccim Yeongjin!" Vücudum panik ve korku, belki biraz da heyecanla titriyordu. Peşinde, elinde yemek taşıyan hizmetliler ile içeri girdi müneccim.
"Sizin için buharda Pekin ördeği pişirttim efendim. Ayrıca biraz da hurma aldırdım!" Zorla gülümsemeye çalıştım. Onca zaman sadece oturup onu mu izlemiştim yani ben? Kafamı hafifçe sallayıp önüme konulan yiyecekleri izledim. Hepsi iştah açıcı ve lezzetli görünüyordu. Diğerlerini odamdan gönderip yine onunla tek başıma kaldım. Hurmadan bir ısırık alıp Suk'a baktım. Aklımda sadece dudakları vardı. Soğuk dudakları. Hurmayı bırakıp hızla ona yaklaştım ve parmağımın ucunu dudaklarına değdirdim. Hâla soğuktu. Huh, bu sefer yapacaktım!
Nefesimi tutup yüzüne eğildim. Vücudum deli gibi titriyordu. Heyecan ve korku bir arada yaşıyordum. Biraz daha eğildim. Şimdi sıcak dudaklarım onun soğuk dudaklarına değiyordu. Bu his, çok garipti. Sanki kalbim patlayacaktı! Dudaklarımı biraz oynattığımda bu garip hissin hoşuma gittiğini fark ettim. Onu şimdi... öpüyordum? Onu öpüyordum! İçimde daha fazla tutamadığım nefesi yavaşça ağzına verdiğimde kıpırdandı. Korkuyla hızla geri çekildim ve az önce oturduğum yere geçtim. Ona bakamıyordum bile. Nasıl böyle bir aptallık yapabilmiştim ki?! Hafif bir inleme sesi duydum. Uyanıyor muydu? Ona bakacak cesareti bulamadım içimde. Sanırım hayatım boyunca kullanacağım tüm cesaretimi az önce bitirmiştim.
"Jihoon?"
-
ehüehü onlar artık bebek olmadıklarına göre, öpüşebilirler rbkslwsjkygx
neyse, beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın 💚
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my thief. hoonsuk ✔
Fanfiction"Ben senin için hayatımın soygunundan vazgeçtim Jihoon!" + MY SERİSİ + ✎ R.