Uzuuuun bir bölüm geldi ahali. Ve de duygusal. Lütfen beğenin ve bol bol yorum yapın. Yorumlarınızı okuyorum. Beni takip etmeyi ve diğer kitaplarıma göz atmayı unutmayın.
Küçük kız önündeki yaş pastaya bakarken tüm dişlerini gösterecek şekilde gülümsüyordu. Pastayı ona tutan adam ise bir an önce mumları üflemesini söylüyordu. Ve bunu yaparken dilek tutmasını da. Hevesle başını salladı küçük kız. Gözlerini kapatıp mumları üflerken şu hayatta en çok istediği şeyi diledi.
"Lütfen babam beni sevsin."
Lisa;
"Doğum gününüz kutlu-"
"Cass, tek kelime bile etme lütfen. Doğum günlerinden hoşlanmıyorum. Dünya'nın en gereksiz olayı olmalı."
"Sustum, efendim."
"Teşekkürler." Sahte bir şekilde gülümsedikten sonra bodrumda olan işime devam ettim. Yıllardır burada fazla eşya istiflemiştim ve şimdi temizleme zamanıydı. Kullanmadığım her şeyi atacaktım. Gerçi atmak yerine ihtiyacı olan insanlara vermek daha iyi bir fikirdi. Ve kesinlikle bunu yapacaktım. Eşyaları karıştırıken gözüme bir şey çarpmıştı. Bu bir oyuncak ayıydı. Hem de pembe. Hiç ama hiç sevmediğim bir renkte olan bu aptal ayıcığı zamanında çok fazla seviyordum. Çünkü hayatımdaki en değerli insanlardan birinin hediyesiydi.
"Iyy, pembe mi? Happy! Ben bu rengi sevmem bile."
"Sen küçük bir kız çocuğusun elbette pembeyi seversin. Hem bak bu ayıcığın adı Pembiş."
"Çok yaratıcı bir isim, fazla düşündün mü?"
"Ben yokken senin yanında olacak, hem karnına basarsan hikayeler anlatıyor."
"Gerçekten mi?"
"Evet, yanında olamadığımda hikayeleri o anlatacak. Bence onu seveceksin."
Happy Hogan. En sevmediğim renkle bile beni çok mutlu etmeyi başarabilen bir insandı. O babam gibiydi. Hatta olan her şeyi göz önüne aldığımda babamdan daha yakındı. O benim ailemdi. Tüm bu duygusallık birden tepeme üşüştüğünde gözlerimin dolmasına engel olamamıştım. Bunu göstermeyi sevmiyordum ama ben duygusal bir kızdım. Özellikle de Happy konusunda. Ona bir şey olacak diye ödüm kopuyordu. Bunu kaldıramazdım. Babamdan sonra... ona da bir şey olursa bunu kaldıramazdım.
İçime dolan sıkıntılı havayı dağıtmak isercesine kafamı iki yana salladım ve Pembiş'i yerine bıraktım. Artık bana hikayeler anlatmasına ihtiyacım yoktu ama arada gelip ona bakmak iyi hissettiriyordu.
"Bay Hogan geldi, efendim."
"Sakın kapıyı açma Cass sa-"
"Çok geç!" Happy'nin gür sesini duyduğumda elimle yüzümü sıvazladım. Ne yapacağını çok iyi biliyordum. Her sene yapardı. Özellikle yapma dememe rağmen.
"5 Mayıs. Benim kelebeğimin dünyaya geldiği o harika gün. Ve her ne kadar istemese de her sene kutlamaktan mutluluk duyduğum gün."
Bodrum kapısından içeriye adım attığında elindeki pasta görüş alanıma girmişti. Kelebek şeklindeydi ve bu kahkaha atmama neden olmuştu. Hala beş yaşında olduğumu düşünmesi komikti. Ona kızgın bakmaya çalışmıştım ama elbette bu uzun sürmemişti.
"Mumlar eriyor, hadi üfle."
"Asla vazgeçmeyeceksin değil mi?"
Kafasını iki yana sallarken şefkatle gülümsedi. "Hayatta olduğum sürece,asla."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
D.R.E.A.M
FanfictionElisa Stark & Peter Parker'ın hikayesine hoş geldiniz. Tony'nin defalarca kez hayal kırıklığına uğrattığı kızı Lisa, Peter'ın uzattığı eli ile hayata dönüyor. Hikayenin başrolleri Lisa ve Peter gibi gözükse de asıl başrol hepimizin kalbindeki Anthon...