Bölüm Şarkısı: Ali Gatie-It's You
⁕⁕⁕
Bir gece misafirim olsan yeter,
Dolar odama lavanta kokusu;
Soğur sevincinden sürahide su.
Ay pencerede durup durup güler.⁕⁕⁕
Mekanın en ücra, karanlık köşesinden sahneyi izliyordum. Beni fark etmiyordu, etrafına bakmıyordu bile. Çocukları böylesine sevmesine hayrandım. Hele Beste'yle aralarında kimsenin göremediği, anlayamadığı bir bağ vardı. O neşeli, enerjik ve genç kızdan uzaklaşıp yılların annesi oluyordu sanki bir çocuk görünce. Yüzlerini güldürmeyi, bir anda bütün sıkıntılarından uzaklaştırmayı, mutlu etmeyi biliyordu onları. Herkes için böyleydi bu, yalnız çocuklara değildi. Metrelerce öteden sizi kendine çeken bir enerjisi vardı. Gülüşünü gördünüz mü bağımlısı olurdunuz, kokusuna müptela olacağınız gibi.
Özel bir kadındı, denizin dibindeki bir inciydi, yakuttu, zümrüttü. Aklınıza gelebilecek değerli her şeyden bir parça taşıyordu. Herkese göstermediği derin yaraları vardı mesela. Bazen onları yok sayıp yoluna devam ediyordu, bazen de onlardan güç alıyordu. Yetenekli ve azimliydi. Bir insan bünyesine ne kadar güzel özellik sığabilirse ona toplanmıştı sanki. Mükemmel değildi ya da kusursuz. O sadece, zayıflıklarını kusur olarak gören bir kadın değildi. Zayıflıklarını kabullenmiş olması onu güçlü kılıyordu belki de.
Mahrum kaldığı çok şey vardı. Anne sevgisini tatmamış, babasının kollarına sığınmamış, aile saadetinden çok uzakta bir hayat yaşamıştı. Hayatında neredeyse hiç erkek de olmamıştı. Olduysa kızlar zorlamıştı. Aradığını bulamamıştı kısacası. Aşka inanıyordu ama umudunu kaybetmek üzere gibiydi. Her şeye karşı iyimser olan, gözlerinden bile umut ışıklarının fışkırdığı bu kadın aşka gelince tökezliyordu. Ne sevgisini vermekten ne de hissettirmekten çekinmezdi hiçbir zaman. Kalbim boş diyerek kendine duvarlar örse de içeride gizlediği biri vardı.
Kucağındaki Beste ile sahnede dolanıyor, kadife sesi ve neşesiyle şarkıları söylüyordu. Arada arkasına dönüyor, arkadaşlarını da kontrol ediyordu. Sahnede Beste de çok eğleniyor gibiydi, yüzünde güller açıyordu. Sürekli Ece'ye bakıyor ve bir şeyler söylüyordu. Sahne öyle güzel, öyle renkli görünüyordu ki onlarla.
Bu hallerine gülümseyip fark edilmeden mekandan ayrıldım. Arabama binip geri şirkete döndüm. İçeri girdiğim anda sürekli duymaktan sıkıldığım cümlelerle karşılaştım yeniden. Üstümde gezinen gözlerden memnun olan biri olmamıştım hiç. Yalnızca işimle anılmak isterken, magazinin de göz bebeği oluvermiştim. Bu popülerliğimi arttırmış olsa da rahatsız edici bir durumdu. Hem de oldukça rahatsız edici.
Onlara memnuniyetsizliğimi çaktırmadan kibarca karşılık verip hızlıca odama girdim. Sandalyeme oturduğumda başımdaki dayanılmaz ağrıyı fark ettim. Ellerimi başıma götürüp ovuştururken bir kahveye ihtiyacım olduğunu düşündüm. Masanın üzerindeki telefonu kulağıma dayadım. Sekreterimin açmasıyla "Bana sert bir kahve." diyerek cevap beklemeden kapattım. "Tamam Berkay Bey, hemen getiriyorum." tarzı bir cevapla karşılaşacağımı biliyordum ve gün içinde bunu milyonuncu kez duymama gerek yoktu.
Sadece gözüme girmek için yaptıkları şeyler beni mutlu etmekten çok uzak duygulara itiyordu. Çalışanlarımın hiçbir zaman bana itaat ediyormuş gibi hissetmelerini isteyen bir patron olmamıştım. Bu kadarına gerek yoktu. Verdiğim işlerde yapabileceklerinin en iyisini yapmalarını bekliyordum. Bana ulaştırılan bir projenin kusursuz olması değil, çaba harcanmış olması gerekiyordu. Bizde birinin kusurunu diğeri kapatabiliyordu. Ekip çalışması da bu demek değil miydi zaten?
Kapının çalındığını duyunca kafamı kaldırıp, "Gel." dedim çok da yüksek sayılmayacak bir ses tonuyla. Pınar elinde kahvemle içeri girdi ve masama fincanı bırakıp "Başka bir isteğiniz var mı?" diye sordu. Pınar uzun zamandır benimle çalışıyordu ve sistemi tamamen oturmuş, ne zaman ne yapması gerektiğini biliyordu. Benden birkaç yaş büyük ve evliydi. Ona fazlasıyla güveniyordum, bütün işlere koşuşturuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Küçük Aşk Meselesi (Ara Verildi-Düzenleniyor)
Ficção AdolescenteEce... Müzikle insanlara ulaşabilen, kendi ayakları üstünde durmak zorunda kalmış ve erken büyümüş ancak içindeki küçük kızdan hiç kopamamış bir kadın. Berkay... Hayallerinin peşinden koşarak sevdiği işi, sevdiği insanlarla yapan, çizerek ve okuyara...