6

1.4K 147 65
                                    

1942
6 Ocak Perşembe.

"Bunun neyine sevindiğini hâlâ anlayamıyorum Chaeyoung-ah. Bu bizim için kötü bir şey."

Minderlere oturmuş Jungkook'u dinlerken başımı cama yasladım.

"Nesi kötüymüş? aylardır bunu bekliyordum ben."

Söylediklerimle omuz silkmiş ve gözlerimi kapatarak bacaklarımı kendime çekmiştim.

"Hamile kalabilirsin, farkında mısın?"

"Bir şey yaşadığım yok, oksijenden mi hamile kalacağım?"

"Aish, oldu da birliktelik yaşadın. Hamile kalırsan savaş bitmeden güvende olmazsınız."

Konuşmanın gittiği yer içimde huzursuzluk yaratırken derince bir nefes aldım ve üzerimdeki örtüyü biraz daha yayarak doğruldum. Hava kararmış, gece olmuştu ve biz hâlâ bu konuyu konuşuyorduk.

"Korunmak zor bir şey değil Jungkook."

"Ya korunmak istemiyorsam?"

"Seninle sevişeceğimi kim söylemiş?"

Tek kaşını kaldırıp söylediğimi idrak etmeye çalışıp bana bakarken seslice nefes verdim ve oturduğum yerden kalktım.

"Eşin olan benim, aklında sevişmek için kim var Chaeyoung hanım?"

"Bu seni ilgilendirmez asker, giyebileceğim temiz bir alt bulabilir misin?"

Örtüyü belime sarıp geri oturdum, altımda hiçbir koruma olmadan oturmak hem endişe verici hem de rahatsız ediciydi. Bundan utanmıyordum, üstüne saatlerce konuşabileceğim bir konuydu belki de ama sorun verdiği histi.

Jungkook elinde askeri bir üniformanın altını tutarken yerimden kalktım ve altı elime alıp bir şey söylemeye gerek duymadan kolilerin arkasına geçtim. Aralık kalmadığından emin olduğumda altımı değiştirip temizlendim ve peçetelerle eşofman altımı torbaya koydum.

Büyük camı açıp torbayı kırsal alana attıktan sonra üzerimi kontrol edip geri yattığım yere uzandım. Bu gecelik rahat olayım diye Jungkook'un kaldığı vagonda kalıyordum, onlara göre evli olduğumuzdan böylesi en iyisiydi.

Daha evlenmemiştik, sadece nişanlıydık ama Jungkook beni tüm askerlere eşim diye tanıtırken çok gururlu görünüyordu. Oysa ki bir yahudiden gurur duyması saçmaydı, kendi dinine karşılık.

"Beni ilgilendirmezmiş, başka kimi ilgilendirir? Evli olduğumuzu unutma."

Başımı yastığın sol ucuna koyarken yanımdaki sıcaklıkla Jungkook'un geldiğini anlamıştım. Aurası çok güçlüydü ve bunu hissetmemek imkansızdı, en azından benim için.

"Daha tam evli sayılmayız, nişanlıyız. Ayrıca bunun bir aşk evliliği olmadığını unutma."

Jungkook tek kolu üzerinde doğrulup boştaki kolunu üzerime attı ve bedenlerimizi yakınlaştırdı.

"Aşk evliliği olmaması başkalarının altına girebileceğin anlamına gelmiyor. Rusya'da işler böyle mi yürüyor yoksa?"

Bir hışımla kolunu üzerimden atıp onu geriye ittirdim ve onun önceden yaptığı gibi tek kolum üzerinde doğruldum.

"Rusya hakkında, benim hakkımda hiçbir bilgin yok. Bana orospu muamelesi yapmaya da hakkın yok." Dedim ve yerimden kalkıp vagonun öbür ucuna ilerledim.

Örtüm ya da yastığımın olmaması bana çok koymazdı, böyle de uyuyabilirdim. Hassas biri değildim, sadece regl dönemlerim sancılı ve bol duygu değişimli geçerdi.

"Öyle demek istemedim güzelim."

Jungkook zorla beni yerden kaldırırken onu itmeye çalıştım fakat pek başarılı olamamıştım.

Yastığı yere bıraktıktan sonra beni kucağına aldı ve bacaklarımı beline dolamamı sağladı. Yavaşta yere uzanıp başını yastığa verdi ve ben geriye kaydıktan sonra üzerimizi örttü.

"Hiçbir şey deme ve başını göğsüme yasla. Tren soğuk, regl olmuşken soğuk alırsan karnın ağrır. En azından bir seferlik bana izin ver."

Söylediklerine karşın gittikçe yumuşarken gülümsedim ve başımı hafiften sallayıp kucağında rahat bir pozisyona alarak başımı göğsüne yasladım. O da benim ardımdan kollarını sıkı olmayacak şekilde üzerime sardı ve tek bacağıyla bedenimi destekledi.

Örtüyü eliyle hafif düzelttikten sonra sıcacık bir ortam yaratmıştı. Aramızdaki çekimden mi yoksa vücut sıcaklığından mı bilemesem de bu ortam çok hoşuma gitmişti.

Dışarıda kar yağmaya başlarken ben cehennemin koynunda yanıyordum.

marriage in the warHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin