1942
31 Aralık Perşembe.bir sonraki bölüm final🤭🤭
özel bölümler atmayı düşünüyorum merak etmeyin.
yorum sınırı: 30 oy sınırı: 30Aksiyonsuz birkaç ay geçirebilmiştik ve sonunda yıl bitiyordu. Geçtiğimiz yılbaşında tek başımaydım bu sene ise karnımda bebeğim ve yanımda eşim olacaktı.
Joo-hyun bizde kalıyordu, başıma onca bela açmış olsa da oldukça iyi anlaşmayı başarmıştık. Jungkook ile aralarında 6 yaş vardı, bizim aramızda ise bir hayli bir yaş farkı vardı.
"Chaeyoung bak ne buldum." dedi Jungkook güle oynaya arkasında bir şey saklayarak gelirken.
Yattığım yatakta doğrulmuş ne getirdiğine bakmak için başımı yana eğmiştim. Meraklı tavrıma karşılık gülümsedi ve elindeki kutuyu bana uzattı.
"Dilek kutum..."
Sesim çokça kısık çıkmıştı, daha çok kendi kendime söyleniyor gibiydim.
"Eşyaları toparlarken buldum ve senin için özel olabileceğini düşündüm." Yanıma oturup dizlerinin üzerine kalktı ve sürünerek arkama geçti.
Dolan gözlerimi Jungkook'a çevirip "Teşekkür ederim." dedim ve kendimi bırakarak ağlamaya başladım.
Duygu değişimlerime alışmıştı, her şeye ağlıyor ve bozuluyordum. Elimden gelen tek şey onu sıkmadığımı ummaktı.
"Güzelim ağlaman için vermedim ki onu sana." Dudaklarını büzerek başını boynuma gömdü.
Beni en iyi sakinleştiren şey buydu. Jungkook başını omzuma ya da boynuma yasladığında hemen mayışıyordum ve ağlamam ya da moralimin bozukluğu geçiyordu. "Benim için anlamı çok büyük."
Saçlarımı kenara iterek boynuma öpücüklerini bıraktı ve geriye yaslanırken beni de bedeninin üzerine yatırdı. Bir eliyle çoktan küçük bir çıkıntıya dönmüş olan karnımı okşuyordu.
"Neymiş bakalım senin için anlamı?"
Gözlerimi kapatıp başımı göğsüne sürttüm ve mırıldanıp gülümsedim.
"Bu dilek kutusu bana ailemden kalan son şey. Aslında kardeşlerimin yaşadığını öğrendiğimden beri son şey olmaktan çıktı."
Yutkundum ve, "Her sene dileklerimi yazardım ve ailece yılbaşında açardık. Geçen sene 3 yıldır biriktirdiğim bu dilekleri açıyordum ama sonra Jennie ve Taehyung geldi."
Elimi Jungkook'un elinin üzerine koyup onunla beraber karnımı okşadım. İçimden bir ses kız olacağını söylüyordu ama rüyalarımda bebeğim hep erkekti.
"Şimdi kendim bir aile kuruyorum, bir aile kuruyoruz."
Konuşmanın sonuna doğru sesim kısıldı ve ben tekrardan ağlama moduna büründüm. Ağlak yanım kendini çok belli ediyordu.
"Bana bu aileyi verdiğin için çok şanslıyım." dedi benim aksime gülerek. "Düşünüyorum da, savaş çok şey kaybettirse de aynı şekilde birçok şey kazandırdı."
Başımı göğsünden kaldırıp kaşlarımı çattım ve birden ayaklanıp Jungkook'un kolunu tuttuğum gibi çekiştirmeye başladım. "Beni iyice ağlak yapacaksın sen. Kalk yemek yapalım biz acıktık."
Nazım söküyordu, kullanmak için karnımda güzel bir sebep varken kullanmasam olmazdı elbette.
Söylediklerimle beraber hemen kalkıp üzerini düzeltti ve beni peşinden sürükleyerek mutfağa girdi.
"Bebeklerime hemen bir şeyler hazırlamalıyım, ne istersiniz?"
Jungkook'un bu haline gülerken gerindim ve dolaba bakındım. "Nelerimiz var ki?"
Arkama geçip benimle beraber dolaba bakarken parmağıyla işaret etti. "Şunlarla pasta mı yapsak?"
Gözlerim şaşkınlıkla büyürken arkamı döndüm ve kafalarımızın çarpışmasına sebep oldum. Gülüşüp ikimiz de kafamızı ovuşturduk. "Yapabilir misin?"
"Elbette yapabilirim, mutfakta iyiyimdir ben." Omuz silkerek gülümsedi ve malzemeleri çıkarttı.
Elimizdeki malzemeler sınırlı olduğundan birkaç kap anca kullanabilirdik ve malzemesizlikten doğan yeni tariflerimiz vardı.
"Gel bakalım." Ne dediğini soracakken kollarını belime doladı ve bedenimi kucaklayıp tezgaha oturttu. "Sen burada eşini izle."
Kahkaha atıp başımı salladım ve sırtımı cama yasladım.
O pastayı yaparken ben de onu izlemiştim ve bundan sıkıldığımı söyleyemezdim.
Pastayı bitirip tabağa alırken "Taşınmak ister misin?" diye sordu.
"Sovyetler topraklarına geri dönebiliriz, orada tehlike kalmadı ve hayat sakin. Kardeşlerin de orada, ayrıca Kore'nin durumu kötüye gidiyor. Japon sömürgesi olduğumuz yetmiyormuş gibi.."
Konuşmasına devam edemedi ve yere baktı. Tezgahtan inerek yanına geçtim ve bana bakmasını sağladım.
"Eğer alışabileceksen gidelim." dedim ve dudağına öpücük bıraktım.
Gülümseyip pastaya doğru bir hamle yapmışken Jungkook tarafından durduruldum. "Geri sayıma çok az kaldı."
Eliyle duvardaki saati gösterdiğinde bir dakika kaldığını gördüm. Tam bir dakika da sayılmazdı 47 saniye.
"Bu sefer yeni yıla farklı bir şekilde girmek istiyorum." dedi ve gülümsedi.
Ne yapacağını anlamamıştım ama güzel bir şey yapacağını gülüşünden anlamıştım.
"Geri sayıma son 6 saniye." diye mırıldandı ve hemen ardından elimi tutarak geri sayıma başladı. Heyecanla ona eşlik ederken ellerimizi salladım.
Sıfıra geldiğimizde, dudaklarını dudaklarıma bastırarak elini karnıma yaslamıştı.
Yeni yıla nasıl girersen öyle geçerdi, biz yeni yıla birbirimize aşık bir şekilde girmiştik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
marriage in the war
Fanfictionkoreli bir yüzbaşıyla kaçtım ve güney'e yerleştim. her an ölebilirdik, hiçbir şeyin garantisi yoktu. [1942 ve sonrası hayal ürünüdür.] rosékook