Ayın son ışığı , macerası başlıyor :)
İlk yazdığım kitap olduğu için hatalarımı maruz görüp başladığınız tarihi yorumda belirtirseniz yada iyi kotu yorumlarınızı sevinirim:)
*Okurken bile ıslanacağınız bir macera hikayesi*
1.Bölüm:Hayat Dediğimiz.
*Hani bazen şansının döndüğünü zannedersin ya, işte o zaman dönmediği zamandır.*Beynim hiçbir duygu ve düşünceye katlanamıyor artık hiçbirini almıyor, hiçbirşey bilmiyorum , karşımda oturmuş bana birşeyler anlatan ablamı duymuyorum ve artık hiçbirşey hissetmiyorum. Acıyor mu onuda bilmiyorum. Öylece karşımdaki duvara bakıyorum büyük aile tablomuza, annemin kucağındaki kendime gözüm kayıyor minik ellerim annemin uzun kahverengi saçlarını çekiştiriyor, daha sonra ablamın elini tutmuş gülümseyen babama... O an gözümden bir yaş düşüyor kucağımdaki elime hissediyorum, hiçbir duyguyu hissedemezken kucağımdaki ellerime düşen göz yaşımı hissedebiliyorum. Sonra gözüm bir yere takılıyor masanın üzerindeki büyük mumlarla süslenmiş resimli pastada birbirine aşkla bakan annem ve babamın fotoğrafına ... Üç gece öncesi tam üç gece öncesi bu pastayı ablamla annem ve babama süpriz yapmak için almıştık. Onları büyük bir heyecanla bekliyorduk. O an ilk defa bir abla kardeş gibi annemle babamın eve dönmesini beklemiştik. O gece bizim ısrarlarımızla yemeğe çıkmışlardı. Sahi bizmiydik tüm bu olup bitenin suçlusu? Kaderin tüm suçunu üstümüze almalımıydık? Belkide ısrar etmeseydik bunlar hiç yaşanmayacaktı. Annem ve babam o korkunç kazada ölmeyeceklerdi. Yalnız kalmayacaktık. Sahi yalnızlık neydi ? Yalnızlık tek kelime, söylenişi ne kadar kolay. Halbuki yaşanması bir o kadar zor. Yalnızlık, sizin size yokuşunuzmuş aslında. Yalnızlık hem çaresizlik, hemde özgürlükmüş. Ama kim kabul edebilirdi böyle özgürlüğü ? Kim böyle acı veren özgürlükle yaşamak isterdi ? Ben düşüncelere dalmışken bir elin beni dürttüğünü hissettim sarsıyordu. Canımı acıtmak istercesine.. Ağzından sadece ismim çıkıyordu bağırıyordu.
"Mehir duymuyormusun sen beni! Gidiyorum ben diyorum dinlemiyormusun?" dinlememiştim o an hiçbirşey duymuyordum sanki o an zaman durmuştu. Bir dakika ne demişti o ? Gitmek mi! Hemen ayağa kalktım. Karşısına dikilerek,
"Ne! sen ne diyorsun ne gitmesi abla?" Sorumun karşısında öfkelenmişti anlayabiliyordum. Sessizlik oluştu o an birbirimizin gözlerine kitlendik, gözlerinde bana karşı ufak bir sevgi belirtisi aradım ama yoktu. Gözleri gitmem lazım der gibi bakıyordu gözlerime sonra dudaklarını araladı.
"Bu evin her köşesinde onların anısı ile yaşayamam Mehir" dedi sustu ve ekledi "Gidiyorum hoşçakal. " arkasına bile bakmadan çekip gitti. Ne yani bu kadarmıydı? Ne kadar beni sevmese de tek başıma bırakıp gidebilcekmiydi? Bu hayatta ondan başka kimsem kalmamışken... Ağzımdan tek bir kelime çıkamamıştı. Sanki o dakikalar zaman tersine akıyordu. Aslında o da haklıydı. Hep böyleydi duyguları yokmuş gibi davranırdı herkese neşeli, bana katıydı. Duyguları yoktu evet yada duyguları tek bana karşı yoktu bilmiyorum ama bildiğim tek şey artık yapayalnızdım bir başımaydım .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ayın Son Işığı
Dla nastolatkówWATTPAD'te AYIN SON IŞIĞI İSMİ İLE YAYINLANAN İLK KİTAP- Göz çukurlarının renklerine gömüyordu hislerini, geçmişini, hiçkimsenin bilmediğini bilmediklerini..Bir deprem etkisi yaratan insanları, kalbinin mezarlığına gömmeye çalışıyordu, çalışıyorlard...