0.2~Kavga~

934 94 153
                                    

-Taehyung!

Gözlerimi gökyüzünden çekip bana seslenen anneme baktım.

-Bana kuyudan biraz su getirebilir misin?

Başımla annemi onaylayıp ayağa kalktım ve uzattığı kovayı sapından tutup aldım.

-Jimin nerede?

Annem omuz silkti.

-Arkadaşıyladır herhalde.

-Hep kaytarıyor.

Annem kıkırdadığında bahçenin kapısını açıp bahçeden ayrıldım. Buraya ilk geldiğimde çok yabancılık çekmiştim fakat zamanla alışmıştım.

Jimin'in beni görünceki ilk tepkisini hatırlıyorum. Beni lanetlenmiş bir çocuk sanmışlardı. Gözlerim yüzünden. Buradaki bütün insanlara tezat göz rengim maviydi. Gözlerimin üst tarafı koyu maviyken geri kalan kısmı açık maviydi. Açık mavi kısım bana gökyüzünün, lacivert kısım ise denizin saf güzelliğini hatırlatıyordu. Bu göz rengini vermelerinin nedeni bizi insanlardan ayırt edebilmekti.

Başta halk benden nefret etmişti. Lanetlendiğimi düşünüp lanetin onlara da bulaşmasından korkmuşlardı ama ben lanetli değildim. Ben melektim. Tabiki bunu onlara söyleyemezdim.

Halk bana yavaş yavaş alışmıştı. Lanetli olmadığımı anladıklarında beni de içlerine kabul etmişti. Fakat akıllarında tek bir soru vardı. Ben nasıl birden bire burada belirmiştim?

Hepsi gündelik hayatlarını yaşarken bir adam tarlada benim bedenimi bulmuştu. Daha sonra beni şifacıya götürmüştü. Adam bana ne olduğunu anlayamamıştı. Daha sonra bu güzelliğin insanlık dışı olduğunu söylemişti. Güzelliğimle herkesi büyülemiştim.

Annem tam 3 gün boyunca kesintisiz uyuduğumu söylemişti. Herkes benim öldüğümü düşünmeye başladığında gözlerimi açmıştım.

Gözlerimin güzelliği bir yandan herkesi büyülerken diğer yandan ise onları korkutmuştu.

Herkes benim lanetli olduğumu düşünüp beni almak istemezken o beni almıştı. Jimin'in annesi beni alıp kendi öz oğlu gibi yetiştirmişti. Ona göre lanetli değildim, aksine onlara bereket getirmiştim. Annem diktiği şallardan ve elbiselerden bir sürü para kazanmıştı.

Benim bereket getirdiğimi kimseye söylemedi çünkü beni ellerinden almalarından korkmuştu. Beni kendi öz oğluyla bir tutuyordu. Ona minnettardım.

Sokak arasından geçerken kötü birkaç bakışa maruz kalmıştım. Bazıları hala benim lanetli olduğumu düşünüyordu. Benim için ne düşündükleri önemli değildi. Ben buraya Jimin'i korumak için gönderilmiştim ve benim için önemli olan tek şey oydu.

Jimin'le aramız iyiydi. Klasik kardeşler gibiydik. Pek kavga etmezdik çünkü dediğim gibi aşırı sakin bir kişiliğim vardı. Jimin ise çok yaramaz bir çocuktu. Başına bir sürü bela açıyordu.

Jimin hayatımda gördüğüm en cesur insandı. Hiçbirşeyden korkmazdı. Beni kasaba halkına karşı birçok kez korumuştu. Korunmaya ihtiyacım yoktu ama yine de ona minnettardım.

Her insanda olduğu gibi onda da bir sürü kötü özellik vardı. Mesela her şeyden kaytarıyordu. Annesi zor durumda olmadığı sürece annesine asla yardım etmezdi. Garip bir çocuktu ama iyi biriydi.

Köprüye ilerlediğimde gördüğüm bedenlerle kaşlarım çatıldı. Adımlarımı hızlandırıp onlara doğru ilerledim.

Jimin her zaman yaptığı gibi başına bela açmıştı. Peki arkadaşı neredeydi? Onunla olup savaşması gerekmiyor muydu?

Angel Of The Past ➳ VminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin