2. Bölüm

394 33 2
                                    


Ölümümden sonra olanlara geri dönelim.

Hayatım boyunca, çocukların ellerindeki tanghulu'larını alıp (çubukta meyveli şeker) yol kenarındaki berbat işsiz serserileri tekmeleyen kötü şöhretli bir iblis oldum. Ölümsüz Yol ve Şeytan Yolu kültivatörleri halkımdan nefret ediyordu, bu yüzden ittifak kurup, yüzlerce kez bizi Chen Ji Shan'dan kovmaya çalıştılar.

Başlangıçta ölümümden sonra cesedimin mezarından çıkarılacağına inanıyordum, çünkü üstüme topladığım nefretle vücudumun bütün kalacağını garanti etmek zordu. Fakat sonumun birkaç yıldır mezar taşımın üzerinde süzülerek, yeşil çimenlerin büyümesini ve bel yüksekliğini geçmesini izlemek olacağını hiç beklemiyordum. Tek bir düşman sekt gelip kapımı çalmadı.

Aniden biraz yalnız hissettim ve hayattayken işlediğim tüm suçların boşa gittiğini düşündüm.

Hepsi bu boş mezar taşının suçuydu!

Bana bu mezar taşını layık gören adamı nefretle anıyordum. Üzerinde ne beni onurlandırmak için bir başlık nede ben olduğumu belirtecek bir isim vardı. Sadece takipçilerim değil, düşman klanları bile beni bulamadı. Ve böylece, bana bu mezar taşını veren kişiye karşı düşmanlığım gitgide daha da derinleşti.

Mezar Temizleme Günü geldi ve tüy kadar yumuşak bir çiseleme göklerden düşmeye başladı.
(Tomb Sweeping Day, Çinlilerin atalarının mezarını ziyaret edip, temizleyip, dua ettikleri bir günmüş. Ayrıca ruhları için sahte kağıt para da yakıyorlar.)
Birinin sonunda gelip mezarımı ziyaret etmesini bekledim...

Koyu desenli kıyafetleriyle yağmurda ıslanan bir adam geldi. Yaklaştıkça lekesiz, yeşim beyazı yüzünü gördüm. Çok güzeldi, nefesimi kesti…

Ona elimden geldiğince uzun bakabilmek için etrafında süzüldüm. Aniden, bu adamın yüzünün hatlarına beklenmedik bir şekilde aşina olduğumu hissettim. Merakla çenemi ovuşturdum. Mezarıma birkaç yeşil meyveyi sunduğunda aniden farkına vardım...

Ah! Bu adam önemsiz, iğrenç Mo Qing değil miydi?!

Anlaşılan yüzündeki korkunç mürekkep izleri kaybolduktan sonra, yüzü beklenmedik bir şekilde güzeldi!

Mezarımın önünde durdu, tüy gibi düşen narin yağmur damlaları vücudunu buzluyordu. Boğuk bir sesle, “Ekşi ikramlara düşkün olduğunu biliyordum. Ne zaman seyahat etsen, birkaç yeşil meyve toplardın. ”

Ekşi şeyler yemeyi severdim. Wan Lu Sekti'ndeki herkes bunu biliyordu, bu yüzden bana sunulan meyveler her zaman olgunlaşmış ya da olgunlaşmamış yeşil meyveler olurdu.

Bu mezarın gömüldüğüm yer olduğunu biliyordu ve beni gömen kişi dışında kimse bu boş mezarın yerini yada kime ait olduğunu bilmiyordu.

Aklım, Kılıç Mezarı'nda Wanjun Kılıcı'nı ele geçiren kişiyle, cesedimi buraya gömmek için getiren kişinin aynı kişi olduğunu açıkça anladı. Bu aydınlanmanın ardından, bir kez daha iğrendim. Mo Qing beni kullandı, öldürdü ve hala mezarıma gelip dolaşmak gibi parlak bir fikre sahipti! Üstelik Wanjun Kılıcı ile! Gösteriş için mi gelmişti?

Ona kinle baktım, o yeşil meyveleri öfkeyle atmak istedim. "Senin yeşil meyvelerini kim istiyor? Onları yiyemiyorum bile! Mezarı temizlerken kağıt yakma, seni adi pislik-- kuralları anlamıyor musun?!”

“Bu meyve çok ekşi. Seyahat ederken denedim; kesinlikle seveceksin. ”

Tadına mı baktın? Çoktan yaladığın bir şeyi mi sunuyorsun! Zihinsel engelli misin?

Mezarıma baktı, bakışlarımı göremedi. Konuşmaya devam etti. " Wan Lu Sekti, senin için ona iyi bakacağım."

Ne! Wan Lu Sektimi ele geçirecek kadar ileri mi gittin! Çok paniğe kapılmıştım. Çok iyi, piç! Beni öldürdün ve tek başına kurduğum sekti bile kaptın! Çok acımasız! Sadece... Herşeye rağmen güvenle "Kim beni öldürecek yeteneğe sahip olabilir?" yada " Üstad pozisyonumu kim alabilir?" vb şeyler söylemek istesem de, söyleyemedim... Çünkü o zamanlar kimsenin beni öldüremeyeceğinden emindim.

Ostentatious Zhao Yao Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin