BÖLÜM 16🍩

10.6K 599 589
                                    

(ağlamak isteyen medyadaki şarkıyla okusun!)

TAEHYUNG
Kaç saat sarılmıştım ona, kaç saat ağlamıştım bilmiyorum. Güneş yeni doğmaya başlamıştı. İkimiz de hiç konuşmamıştık. Sadece ben sarılmıştım ve ağlamıştım. Artık ona öleceğimi söylemem gerekiyordu. Ne kadar zor olsa da yapmam gerekiyordu. Sarılmayı bırakıp elini tuttum. Ben o kadar içten ağladığım için o da ağlamıştı. Kızarmış gözlerini bana çevirdiğinde içimden parçalar koptu.

"Jungkook sana bir şey söylemem gerekiyor."
Konuşmadan, bana bakmaya devam etti. Gözlerimden yaşlar akarken konuşmaya başladım.

"Şu an benim gözlerimin içine bakabiliyorsun ama 5 ay sonra yıldızlara bakıcaksın çünkü ben orada olacağım."

"N-ne demek istiyorsun?" elleri ellerimden kaymaya başladığında daha sıkı tuttum. Titriyordu.. Boğazımdaki yumruyu geçirmeye çalışarak yutkundum.

"5 ay sonra beynimdeki kitle beni yıldızlara gönderecek."

Kahkaha atmaya başladığında, şaka yaptığımı sanmıştı. Dakikalarca kahkaha attı. En sonunda gözleri gözlerimi bulduğunda ciddi olduğumu anlayıp, afalladı.

Ağlamaya başlamıştı. Hızlıca bana yaklaşıp bıraktığı ellerimi tutup, panikle konuşmaya başladı. "Seni bıraktığım için intikam alıyorsan. Tamam ben akıllandım kimse umrumda deği-"

"Bu bir şaka değil Jungkook." yere oturup ellerini başının üstüne koyup ağlamaya devam etti. Yanına eğildiğimde sürekli aynı şeyi söylüyordu. "Gidemezsin, gidemezsin, gidemezsin." ellerini çekip bana bakmasını sağladım. İrisleri benim irislerimi bulduğunda. Tanrı şahit olsun ki... O an ölmek istedim.

"Yapma böyle nolur. Dayanamam." elleriyle yüzümü avuçlarına aldı. Buz gibiydi elleri.
"Sevgilim, şakan bak hiç komik değil."

"BU GERÇEK JUNGKOOK ÖLÜCEĞİM ANLAMIYOR MUSUN?"

Bağırdığımda bunu yeni kabullendiğini gördüm. İrislerindeki ışık kaybolmuştu. Yerine karanlık çökmüştü.

"Hayatımın en güzel günlerini yaşattın bana. Sevmeyi öğrettin bana. İlklerimi yaşattın. Teşekkür ederim." gözlerimdeki yaşların sonu gelmiyordu. Boğazımdaki yumru geçmiyordu.

Bana sıkıca sarıldı. "Bir yere git-gitmeyeceksin anladın mı beni? Seni asla bırakmam." kekeliyordu. İlk defa korkudan kekeliyordu. Kalbime ağrı girmişti.

Tanrım ben... ben ölmek istemiyorum. Jungkook'la yaşamak evlenmek, çocuk sahiplenmek istiyorum. Bir ailem olsun istiyorum. Ben korkuyorum.

"Jungkook ben ölmek istemiyorum." hıçkırıklarım çoğalıyordu. Göz yaşlarım soğumuyordu. Bana daha sıkı sarılan Jungkook sanki 5 ay boyunca hiç bırakmayacak gibiydi. Onu teselli etmem gerekiyordu. Ben yıldız olduğumda acı çekecekti hemde çok fazla. Son zamanlarımı ağlayarak geçirmek istemiyorum.

"Öldüğüm zaman her gece beni görebileceksin. Belki dokunamayacaksın ama ben senin geceni süslüyeceğim."
Göz yaşlarını ensemde hissediyordum. Bana farkettirmese de sandığımdan daha çok yıkıldı. Gözlerinde bunu adım adım gördüm.

"Taehyung, geçmişte sana bir piç gibi davrandığım için özür dilerim be-ben köpek gibi pişmanım."

"Geçmişte kaldı onlar Jungkook. Şu an sen yanımdasın ve iyiyiz. Ben son zamanlarımı günlerce ağlayarak geçirmek istemiyorum. Gülerek eğlenerek doya doya geçirmek istiyorum. Seninle uyumak seninle uyanmak el ele kim ne dedi umursamadan dolaşmak istiyorum."

Dediklerimden sonra gözlerindeki ışık sanki geri gelmişti. Yavaşça ayağa kalkıp elinin tersiyle göz yaşını sildi ve elini bana uzattı. Elini tutup ayağa kalktım.

Aphelandra// TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin