29. O Toprak

128 13 7
                                    

Yazarken bile nefesimi üflediğim bir bölüm olduu..

İyi okumalarr🌟

~

"Hayır Beren, birazdan gelecek ve çoktan hazırım diyebilirim," diye mırıldandım omzumla kulağım arasına sıkıştırdım telefonuma. Bu sırada küçük çantama ihtiyacım olacak şeyleri dolduruyordum. "Tamam da Dünya, bilmem farkında mısın ama bu çocuk son zamanlarda sana karşı bir anda.." diyerek devam edemese de ben ne söylemek istediğini anlayarak iç geçirdim. "Farkettim Beren. Zaten bu iddiadan böyle bir şey istemesinin ona ne gibi bir faydası olacak ben de anlamadım, bildiğin tüm günümü onunla geçireceğim ya!"

Sona doğru hafif sitem ve merakımın yansıdığı sesime kıkırdadı telefondan. "Ya kötü düşünme, belki bir şeyler doğar falan.." diye imalı konuşmasına gözlerimi devirerek çantamı kapattım. "Of Beren, of! Deme öyle şeyler ya, yüzüne bakamayacağım çocuğun," dediğimde daha da güldü. "İyi, demem ama sonra tüm detaylarını da anlatacaksın ona göre, sende de bir şeyler var zaten son zamanlardır. Kulüp yüzünden ilgilenemedim."

Telefonumu elimle kavrarken, "Sonra konuşuruz, kapatıyorum," dedim aslında tam olarak ne diyeceğimi bilemezken. Bunu onlardan saklamam da saçmaydı ama bir yanı da doğruydu. Kulüple meşgul olduğu için onu da, diğerlerini de rahatsız etmek istemedim ve kimseye bu depresyonumu anlatmadım. Uzay bile bir ara, "Kara sevdaya mı tutuldun yoksa" diye sormuştu ama ses tonundan zaten dalga geçtiğini anlamıştım. O bile aşktan korkan ikizinin aşık olacağını aklına getiremiyor yani.

"Tamam, Kerem de zırlıyor zaten iki saattir. Gideyim de zeki ablalığımı konuşturayım," dediğinde kıkırdamıştım. "Tamam, kolay gelsin mesajımı iletirsin, görüşürüz."

"Görüşürüz kuzen, iyi eğlenceler!"

Kapanan telefonumu da çantama tıkıştırdım ve aynada son kez kendime bakınarak odamdan ayrıldım. Aşağı kata inerken evde kimsenin olmamasından fırsat kollayarak şarkı mırıldanmaya başlayacaktım ki çalan kapıyla son basamağı da inerek dudaklarımı birbirine bastırdım. Evde kimsenin olmadığına gelirsek, Uzay vardı da haftasonu diye ayı gibi uyuyordu. Kaçırılsam dünyadan haberi olmazdı. Yani benden. Tamam kötüydü, sustum.

Kimin geldiğine bakmadan kapıyı açtım ve karşımdaki su mavileriyle göz göze geldim. "Selam, hoş geldin," diye mırıldanırken portmantonun rafından botlarımı almıştım. Hava soğuk görünüyordu bugün de, kış erken mi geldi ne? Ya da yaz havasına alışık bedenim üşümeyi sevmemişti.

"Hoş buldum, nasılsın?"

"İyiyim, sen?" derken botlarımı giyinerek doğrulmuştum. Montumu üstüme geçirirken, "İyiyim ben de. Uzay evde olacağını söylemişti, yok mu?" diye sormuştu Toprak ellerini montunun ceplerine sokarken. Çantamı montumun üstünden omzuma asarken, "Evde ama kendi boşluğunda. Uyuyor, hayatla bağlantısı kesildi kısacası," dediğimde gülümsemişti. "Uyumayı kim sevmez ki?"

Durup yüzüne baktım çatılan kaşlarımla. "Gerçekten mi? O yüzden mi Cumartesi sabahında uyumak yerine tüm gününü benimle geçirmek istiyorsun?" Bu dediğime hafifçe omuz silkerken evden çıkıp kapıyı kapatmak üzere hareketlendim. Kapatmadan önce başımı holden merdivenlere çevirip, "Uzay ben çıktım! Yemeğini ısıtırsın, masada!" diye cırlamayı ihmal etmedim. Sonra zaten beni duymayacağını bilerek omuz silktim kendi kendime ve kapıyı kapattım. Bana kaşlarını havalandırarak bakan Toprak'a, "Duymamıştır herhalde, mesaj atarım." Diye saçma bir açıklama yaptım. Açıklamam komik gelmiş gibi gülerken yan yana yürümeye başladık.

Aklıma gelen fikirle ona dönerken, "Sahi, neden iddia yüzünden benden böyle bir şey istedin ki?" diye saf saf sordum yüzüne merakla bakarak. Düşünürmüş gibi gözlerini kısıp başını bir omzuna doğru eğdi. "Onu da öğreneceksin, biraz sabır." Bu gizlemli tavırları ona küskün çocuklar gibi somurtup bakmama neden oldu. Bu ne şimdi ya? Sherlock falan mı olacaktım tüm gün? Ortaya gizemlerini dökecek ve ben çözeceğim falan..

Ay Parçası |Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin