12. Bu Savaş Bizimdir

153 15 2
                                    

Multimedia: Kerem 🙈

İyi okumalar.. 🍃

~

Kerem'den..

"Doğruyu söyle bak, çocukla işin ne? Aranızda ne var? Sandığım gibi bir şeyse hiç çekinmeden anlatabilirsin yavrum, aramızda kalacağına emin olabilirsin," diyen anneme bilmem kaçıncı kez iç çekerek cevap verdi Beren. "Anne, neden bana inanmak istemiyorsun? Vallaha sandığın gibi bir şey yok! Benim sevgili yapacağımı nasıl düşünürsün?" Masaya bıraktığı kahve kupasını alırken eklemeyi unutmadı. "Ayrıca, böyle bir şey olsa bile bilmiyoruz sanki gidip Okyanus teyzemlerle gün yapıp kutlayacağını."

Onun bu dediğinin haklılığıyla sırıtırken annem gözlerini devirip elindeki kuruladığı tabağı sertçe tezgaha bıraktı. "İyi. Anlatmayın siz annenize sırrınızı, tamam mı? Sonra ailem beni anlamıyor diye zırlamayın bari!" derken bakışları bana kaydı. Tek kaşı havalanırken yüzüne merak yerleşti. "Oo Kerem bey, bakıyorum pek bir özenle hazırlanmışsınız. Nereye bakalım? Sende de yok mu manita falan?" derken yaslandığım kapı pervazından omzumu ayırdım ve mutfağa girdim. "Aşk olsun anne, hiç yapar mıyım ben öyle şeyler? Estağfurullah," deyip Beren'in karşısındaki sandalyeye tünedim. Onun halini süzüp masadaki çikolatalı kurabiyelerden birini kaptım. "Bunun hali ne? Depresyona mı girdin kız sen yoksa Doruk'la sevgili olamadınız diye?"

Bu dediğime ciddi anlamda hırladı. "Ee yeter be! Sayenizde yüzüne bakamayacağım çocuğun!" dedi sinirle. "Ay annem ne yaptım ki ben şimdi?" diyen anneme şokla baktım. "Oha Kumsal sultan, tüm suçu bana bıraktın resmen," dedim sitem eder gibi. Annem bilmiş bilmiş başını salladı. "Sen sus daha, çapkın! Bilirim ben bu süslenmeleri, babası kılıklı. Kimi tavlamaya gidiyorsun Cumartesi gününde ha?" Biri bana yardım etsin gözünüzü seveyim!

Bu sırada kavgamızdan sıkılan Beren atladı. "Herneyse, ben Uzay amcaoğlu ve Ela bebişimle ders çalışacağım," diyerek o paspal haliyle masadan kalktı kupasını alarak. Saçı muhtemelen aynaya bile bakılmadan yapılmış bir topuz, üstündeki gri-pembe pijaması, yüzündeki sıkılmış ve uykulu ifade.. Emin olun bu halde arkadaş önüne çıkmazdı o. "Bu halinle mi?" dedim dalga geçercesine. Bana yüzünü ekşitip bir bakış attı. "Merak etmeyin bay Sosyetik, pijamayı değiştirip saçımı başımı topladım mı bir şeyim kalmaz," diye atarlı atarlı konuşup arkasını döndü ve mutfaktan çıktı.

Onun arkasından bakmayı kesip anneme döndüm. "Dünya kankimle Ömüş'ü ziyarete gideceğiz. Kızını bilmem ama o depresyonda gibi de," deyip masadan kalktım. "Selen de bahsetmişti, iyi mi yavrucak acaba?" diye sordu dudağını büzerek. Annemin yanağına öpücükler bıraktım. "Hadi sultanım, sonra görüşürüz. Merak etme sen, biz onu kendine getiririz," deyip mutfaktan çıktım. Arkamdan, "Dikkat et!" diye seslenmeyi de ihmal etmemişti.

Tam evden çıkmıştım ki, "Selam," diyen civcivin sesiyle yüzümü ona çevirip gülümsedim. "Selam minnoş," diyerek sıkça yaptığımız gibi kol kola girip yürümeye başladık. "Ee, nasıl başlayacağız konuya, düşündün mü?" dedim ona yandan yandan bakrak. Omuz silkti. "Hayır. Akışına bırakacağız, bakacağız artık," dedi rahat rahat. Onun gibi rahatça omuz silktim ve "Peki öyleyse," diye cevapladım kısaca.

Adımlarımız ve kısa muhabbetimizin sonu bizi Ömer'lerin evine getirmişti. Kapıyı çalıp açılmasını beklerken kolumuzu kolumuza vurarak, 'Sen söyle, ben başlamam,' adlı itişmemizi yaşıyorduk ki kapının aniden açılmasıyla saniye içinde değil, salise içinde değişip sakin halimize döndük ve gülümsedik. "Hoş geldiniz çocuklar," diyerek bize gülümseyen Selen teyzeyi Dünya'yla aynı anda "Hoş bulduk Selen teyze," diye yanıtlamıştık. Saniyeler içinde bakışmış ve içeri geçmiştik. Dünya kankitom resmen gözleriyle beni ürkütmeye çalışıyordu ama yer miyim?

Ay Parçası |Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin