28. Kendini Kaybetmek

105 12 0
                                    

Kısa bir bölüm oldu.. 

Şarkıları isterseniz kenarda açıp dinleyebilirsiniz :) 

İyi okumalar..

~

Sırayla tüm eşleşenlerin çıkmasından sonra sıranın bana ve Atakan'a gelmesi üzerine ayaklandık. Selena Gomez'in 'Lose You To Love Me' şarkısını söyleyecektim çünkü son zamanlar bu şarkıya fazlaca takılmıştım. Atakan'a sorduğumdaysa bildiğini ve şarkıyı sevdiğini söylemişti. Bu yüzden anlaşmıştık, paragraf paragraf söyleyecektik.

Hiçbir müzik aleti yoktu, beatbox da yapamazdık. Eğer şarkı dinleyicilerin hoşuna giderse onlar alkışlamayla ya da parmak şıklatma gibi eylemlerle müziğimizi yaratabilirlerdi.

Herkesin önünde durduk ve derin bir nefes aldım. Atakan bana 'sen başla' der gibi bakınca başımı salladım ve her şeyi akışına göre bıraktım. İçimden nasıl geliyorsa öyle söyleyecektim. Bu yüzden başlığını fısıldayarak söylemeye başladım.

"You promised the world and I fell for it,

I put you first and you adored it."

Gözlerimi açıp direkt Toprak'a bakmamla göz göze geldik. Gözlerindeki daha öncesinde gördüğüm aşinaymış gibi duran ifadesi iyi gittiğimi düşünmeme neden olmuştu. Gözlerimi kaçırmadan ona bakarak söylemeye devam ettim.

"Set fires to my forest
And you let it burn.
Sang off key in my chorus," derken sonraki cümleyi Atakan'la getirdik. "'Cause it wasn't yours."

Sonrası ondaydı.

"I saw the signs and I ignored it
Rose colored glasses all distorted
Set fire to my purpose
And I let it burn."

"You got off on the hurtin'" dediğinde sonraki cümleyi yine beraber söyledik. "When it wasn't yours."

Esas yere gelince ikimiz de anlaştığımız gibi içten bir şekilde beraber söyledik.

"We'd always go into it blindly
I needed to lose you to find me
This dance, it was killing me softly
I needed to hate you to love me, yeah."

Sonrasını gözlerimi yere çevirerek fısıltıyla söyledim ve şarkıyı bitirdik.

"To love, love, yeah
To love, love, yeah
To love, yeah
I needed to lose you to love me, yeah
To love, love, yeah
To love, love, yeah
To love, yeah
I needed to lose you to love me.."

Son sözlerimle Toprak'a baktım ve hafifçe tebessüm ettim. O bunu meydan okurcasına yaptığımı düşünmüştü belki ama tebessümün altında yatan asıl imayı sadece ben biliyordum. Bundan sonra beni sevmesini bekleyemezdim onun, kendimi sevmek için onu kaybetmem gerekiyordu, şarkının dediği gibi..

Şarkının esas yerinde bize eşlik eden alkışlar bitişimizle yükselirken Atakan'la birbirimize 'iyi iş çıkardık' der gibi gülümsedik ve havada beşlik çaktık. Keroşum'u bilmem ama Atakan'la da kötü arkadaşlığımız olmazdı sanırım.

Alkışlar eşliğinde yerlerimize otururken bir takım sonra Toprak'la Berna çıkmıştı. Beklediğim gibi ilk Berna'nın boğazını temizlemesiyle onun başlayacağını anlamıştım. Kollarımı göğsümde kavuşturup arkama yaslandım.

"I've missed your calls for months it seems
Don't realize how mean I can be
'Cause I can sometimes treat the people
That I love like jewelry."

Halsey'in 'Sorry' şarkısıydı bu ve beklediğim gibi Berna kullanması gerektiği gibi bir ses tonu seçmiş ve şanatçının kendi söylediği tarzda söylemişti. Böylelikle beni gibi birkaç kişinin de şarkı tanımasına neden olmuştu.

"'Cause I can change my mind each day
I didn't mean to try you on
But I still know your birthday
And your mother's favorite song"

Ve devamında Toprak da onun gibi şarkıya uygun seçtiği sesiyle eşlik etti.

"So I'm sorry to my unknown lover
Sorry that I can't believe that anybody ever really
Starts to fall in love with me
Sorry to my unknown lover
Sorry I could be so blind
Didn't mean to leave you
And all of the things that we had behind"

Gözleri gözlerime devrilirken içimde bir şeyler titredi sanki su mavisi harelerine odaklandığımda. O an onlara eşlik eden alkışlar da, şarkının güzelliği de yavaş yavaş silikleşti. Koskoca sınıfta, kalabalığın içinde sadece ikimiz kaldık. Onun dudaklarından süzülen anlamlı kelimeler ve bakmaktan kendimi alıkoyamadığım gözleri kapladı her yeri. Bedenim kilitlenmiş gibi kımıldamazken bir mucizeye denk gelmişcesine ona odaklanmıştım. Sanki o da şarkı söylediğini unutmuş gibiydi, benden başkasına kaymadı gözleri.

Sözleri sanki gerçekten banaymış gibi vurguyla söylerken kulağımın dibinden yükselen alkışlarla irkilerek kendime geldim. Kulağımdaki tüm sessizlik yerini yüksek alkış ve gürültüye bırakırken içime dolan tüm duygular boşalmış gibi bir anda yok oldu. Kendimi bir anda boşluğa düşmüş gibi hissederken farkettiğim bir gerçeklikle daha omuzlarımı çökerttim usulca.

İddiayı kaybetmiştim.

Sadece iddiayı da değil, kendimi onda kaybetmiştim..

~

Bölüm sonu..

Ay Parçası |Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin