(Eğlenceli bir bölüm başlıyorrrrrrr 😉)
(Multi: Birilerini biraz kızdıracak gibi gibiiiii* ATEŞ OLSAN-BUBİTUZAK)
Çilen kolundaki ani sarsıntıyla, gözlerini kırpıştırarak açtı. Karşısında kibarlığı asla öğrenemeyeceğini düşündüğü can dostu Soner i gördü.
"Oha oha! Ne sarstın be? Kardeşim bir insan böyle mi uyandırılır?"
"Boş yapma da hadi kalk. Yeni koya geldik sayılır. Böbreğin nasıl?"
Çilen sarsıntının verdiği şaşkınlıkla böbreğinin acısını unutmuştu. Elini böbreğine götürdü; bir iki kere eliyle ovuşturdu ve acımadığına kanaat getirdi.
"İyiyim, Allah razı olsun."
Kendine gelmek için kafasını sağa sola sonra da arkasına, denize çevirdi. Ardından Karan bey amcanın sesi duyuldu.
"Evet sayın yolcular. Kleopatra Koyu'ndayız. Burası, Marcus Antonius'un , sevgilisi Kleopatra'ya olan aşkını ölümsüzleştirmek için dağa siluetini kazıttığı yer. Sedir Adası'ndaki kumlar Mısır'dan getirilmiş. Koyun etrafı ağaçlarla çevrili, denizi berrak ve irili ufaklı adalarla süslüdür. 45 dakika bu koydayız. İyi eğlenceler."
(Muğla: Kleopatra Koyu)*
Çilen sert yerde uzanmanın verdiği küçük acıdan bir miktar tatmış olsa da iki üç dakika kendine gelmeyi bekleyip tekrardan denize girmek için hazırlık yaptı. Hazırlığı sırasında
"Antoniussss o nasıl sevmek bee??" Diye kısık sesle dudaklarını oynattı.
Telefonunun kamerasını açtığında yüzünün kızardığını gördü.
"Of hayır ya!"
Soner tişörtünü çıkardığında hemen Çilen'e döndü meraklı bakışlarıyla.
"Ne oldu hayırdır? Bir yerin mi ağrıyor?"
Çilen yüzünü sevimsizce buruşturup canının sıkıldığını belli ederek,
"Yüzüme baksana iyice kızarmış. Mayonez tenim ketçap niyetine iş görüyor şuanda."
Soner, Çilen'e onu iyice süzercesine baktı.
"Yalnız harbi harbi domatese dönmüşsün kanka 😂😂"
"Varya tam şimdi içime nasıl su serptin, bak cidden çok fazla rahatladım sağol Kızıl sağol vallaha..."
Soner kendini gülmekten alıkoyamadı.
Ama Çilenin sert bakışlarıyla karşılaşınca zorda olsa zapt etmeye çalıştı gülüşünü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALEV DAMLALARI
Novela JuvenilSöneceğini bile bile suya dokunan mıdır cesur olan? Yoksa söndüreceğini bile bile ateşe yaklaşan mı? Belki ikisi de birbirinin tamamlayıcısıdır. Ya da yok edicisi... Peki aksine ateş kendini bırakıyorsa suya? Onu yok edene adıyorsa kendini? Sönmek...