2.BÖLÜM

10 1 0
                                    



1 ay sonra.

Clay kulaklarını tırmalayan kilise çanının sesiyle gözlerini araladı. Her sabah insanları uyandırmak için saat yedi de çalan çan da sinir bozucu kilisenin bir parçasıydı. Clay her zaman yaptığı gibi yatağından kalkarak kilisenin tüm kasabaya dağıttığı aynı renk ve aynı tip olan kıyafetlerini giymek üzere dolaba ilerledi. Öncelikle gri bol kesim pantolonunu bacaklarından geçirdi daha sonra ona babasından kalan bir iki beden büyük gelen beyaz gömleğini üstüne giydi ve yavaşça düğmelerini iliklemeye başladı. Düğmeler biter bitmez pantolonun içine hızla gömleğini sıkıştırarak kemerini sıktı. Siyah çoraplarını ve siyah rugan ayakkabılarını ayağına geçirdi. Gıcırdayan merdivenlerden alt kata doğru inerken hala çıkmamış olan kan lekeleri gözüne takıldı. Geçen ay yaşadıklarını hala atlatamamıştı. Kafasını dağıtmaya çalışarak bahçedeki posta kutusuna doğru ilerledi. Yer yer boyası soyulan boyaların soyulduğu yerden paslanmış posta kutusunun kapağından yarısı gözüken kilise başkanının kendi adını verdiği ve her gün gönderilen ve zorla okutulan içinde hiç resim ve renk olmayan gazeteyi eline aldı. Üstün körü inceleyerek eve doğru ilerledi. Gazeteyi kapının yanındaki ayakkabılığın üzerine bırakarak mutfağa gitti. Kilisenin yemelerine izin verdiği tek yiyecek olan yulafı almak üzere mutfak dolabına ilerledi. Yulaf dolu kavanozu eline aldı derin demir bir kaseye boşalttı musluğu açtı ve üzerine su ekledi. Çekmeceden hızla bir kaşık aldı ve kaseyle birlikte masanın üzerine bıraktı. Gazeteyi almak üzere ayakkabılığa doğru ilerledi gazeteyi alıp geri masaya geldi. Yulafından daha bir kaşık bile almamışken gözü manşetteki yazıya takıldı. "MUSLUKTAN AKAN VİTMANİN!"Merakla yazının devamını okumaya başladı yazı yıllardır içtikleri suyun içinden onların vücuduna enjekte edilen florürü* anlatıyordu. Bu kadar sağlıklı bir madde nasıl bu kadar uyuşturabilirdi ki insanları. O anda aklına babası öldürüldükten sonra öldürülme sebebini öğrenmek için okuduğu kimya kitaplardan bir cümle geldi." Florür beyinde biriktiğine, davranış değişikliklerine, IQ düşüklüklerine yol açabiliyor." Ne yapıp ne edip bu suyu içmemesi gerekiyordu. Su içmeden ne kadar yaşayabilirdi? Su ihtiyacını nasıl karşılayabilirdi? Susuzluktan ölmeden bir çözüm bulması gerekiyordu yani en fazla üç günü vardı. Birinci gün yerdeki otlardan su ihtiyacını gidermeyi düşündü.  Ama bir eksik vardı o bitkilerde o suyla besleniyordu. İkinci gün susuzluktan bitkin ve yorgun düşmüştü çaresizce pencerenin önünde ne yapabileceğini düşünüyorken.

*Florürün vücutta birikme özelliği var. Florür beyinde biriktiğinde, davranış değişikliklerine, IQ düşüklüklerine yol açabiliyor.
Gökyüzünde beyaz bir ışık belirdi çok geçmeden gök gürledi ve yağmur damlaları sakince penceresine çarpmaya başladı. O sırada Clay’in aklına bir fikir gelmişti. Hızlıca mutfağa inerek bir kova aldı bu kovayı kimse görmeden bahçeye koyması gerekiyordu. Gizlice çalılıkların arasına sakladı ertesi sabah kovaya bakmak üzere bahçeye indi. Suyun üzerinde bir iki kuru yaprak ve ölmüş bir böcek süzülüyordu. İğrenerek yaprakları ve böceği eliyle savurarak yere attı artık bu suyla beslenebilirdi. İhtiyacını giderebilirdi. Artık karnını doyurduğu ve susuzluğunu giderdiği için günlerdir uyuyamadığı uykusuna dalabilirdi. Yediği yulafın kabını mutfak tezgahına bıraktı ve uyumak üzere odasına doğru ilerledi bir çırpıda pijamalarını giyerek yatağa girdi. Ve derin bir uykuya daldı.

PİLDORAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin