8.BÖLÜM

2 1 0
                                    

Clay kendini sersem gibi hissediyordu. Gözlerini yavaşça araladı. Başında telaşlanmış ve korkmuş olan komşularını gördü. Bir şeyler söylüyorlardı ama ne dediklerini anlayamıyordu. Tanıyabildiği ilk ses Bayan Nichol’e aitti. “Bay Corner lütfen artık kendinize gelin. Çok endişeleniyoruz sizin için.” diyerek onu kendine odaklamaya çalışıyordu. Clay artık iyice kendine gelmişti. Yavaşça doğrulmaya çalıştı. İlk önce bir şeylerin ona engel olduğunu hissetti. Sonra bir süre durakladıktan sonra hayali engel kalkmışçasına doğruldu. Bayan Nichol’ü aradı gözleri kısa bir süre. Başını sağa doğru çevirince başucunda bir sandalyede oturup onu izlediğini gördü. “Neler oldu az önce.” Dedi Clay sesinden anlaşılan bitkinliğiyle. “Neredeyse yarım saattir baygın yatıyorsunuz. Neredeyse öldüğünüzü düşünecektik. Ne mutlu ki uyandınız.” Dedi Bayan Nichol. Gözleri hala ışıl ışıl parlıyordu. Yüzünde içinde beslediği umutların gerçekleştiğini anlatan bir tebessüm vardı. Clay sevinçten havalara zıplamamak için zor duruyordu. Başarmıştı sonunda haftalar sonra tekrar asıl olmak istediği yere gelmişti. Durumu geçiştirmek için; “Fazla acıkmıştım ve açlıktan baygınlık geçirmiş olmalıyım muhtemelen. Lütfen affedin özrümü sizi telaşa sokmak istemezdim.” Daha sözünü bitirmemişti ki Bayan Nichol sözünü keserek; “Özür dilemeyin lütfen elinizde olmayan bir şeydi.” Hemen sofraya geçelim. Size iyi gelecektir. Diyerek eliyle sofraya buyur etti. Clay hayatında ilk defa gördüğü yemeklere hayranlıkla bakıyordu. Tüm komşularla birlikte masaya oturdular Clay oldukça kibar bir beyefendi gibi davranmaya çalışıyordu. Önünde harika altın işlemeli beyaz porselen bir tabak vardı ve üzerinde taşlı bir halkanın arasına özenle sıkıştırılmış kumaş parçası vardı. Kimseye çaktırmadan insanları taklit etmeye karar verdi. Taşlı halkanın içinden çıkardığı kumaşı özenle dizlerinin üzerine serdi. Tam o sırada Bayan Nichol; “Çorba ister misiniz Bay Corner?” diye seslendi. Clay ne olduğu anlayamadı ama bozuntuya da vermek istemediği için olumlu şekilde kafasını salladı ve ardından “Evet lütfen.” dedi. Önündeki porselen kaseye turuncumsu kırmızımsı jöle kıvamında bir sıvı koydu. Clay herkesin yemeğe başladığından emin olduktan sonra altın rengi oyma işlemeli gösterişli kaşığı eline aldı. Çorbadan bir kaşık aldı ve tedirginlikle ağzına götürdü. Harika bir tadı vardı. İçinde ne olduğunu anlayamasa da büyük bir zevkle bitirdi tüm kaseyi. Bayan Nichol ben ana yemeği sunuma hazırlarken sizde salatayla devam edebilirsiniz. Eğer isterseniz biraz daha çorba ikram edebilirim. Dedi Clay salatanın da tadına bakmak istediğini için, “Teşekkür ederim bu kadar yeterli.” dedi gülümseyerek. Clay salata dolu orta boylarda tabağı önüne çekti ve incelemeye başladı. Yeşil otlar ve kırmızı renkli parlak kabuklu içinde çekirdekleri olan muhtemelen doğranmış bir yiyecek daha vardı. Ve üzerine de bolca sos dökülmüştü. Clay kaşıkla mı yoksa çatalla mı yemesi gerektiğini düşünürken sağ tarafındaki orta yaşlardaki komşusunun çatalla karşısındaki daha genç olduğu anlaşılan komşusu ise kaşıkla yiyordu. Anlaşılan istediği gibi yiyebilirdi. Çatalla yemenin daha kolay olacağını düşündü ve altın rengi kaşığınkiyle aynı deseni taşıyan çatalı eline aldı. Salatanın tadına bakmak için sabırsızlanıyordu. Önce kırmızı yiyeceğe batırdı çatalını ağızına aldı ve tadını anlamaya çalışarak sindire sindire çiğnedi. Aynı özenle tüm tabağı bitirmeye kararlıydı. Ama daha yarısına gelmişti ki Bayan Nichol “İşte ana yemeğimizde geldiii.” Diyerek salona girdi. Clay son çatallarını aldı salatadan. Bayan Nichol sırayla herkese servis etmeye başladı yemekleri. Sıra Clay’a gelene kadar salatanın çorbaya nazaran daha hafif ve pratik olduğunu düşündü. Ama kesinlikle çorbayı daha çok sevmişti. Bayan Nichol Clay’ın yanına gelerek; “Umarım sevmişsinizdir Bay Corner. Buyurun ana yemeğiniz.” Diyerek yemek dolu tabağı önüne bıraktı Clay’in.  Clay tabakta ne olduğunu bilmediği çok çeşitte sebze görüyordu. Tabağın bir köşesindeki beyaz oval yağlı olduğu için parlayan şeyden başlamak istedi. Kaşığını eline aldı ve tadına baktı. Tadını sevmişti. Sadece biraz ağır olduğunu düşündü. Tabi bu sırada Bayan Nichol masaya oturduğundan beri çok eğlenceli bir sohbet dönüyordu. Ama Clay yemeklerden zevk almakla meşguldü. Beyaz yiyeceğin yanındaki kemikli etli sulu bir yemek vardı. İçinde kare kare sarı yumuşak sebzeler . Ve yuvarlak turuncu sebzeler vardı. Eti yemeye kimse başlamadığı için ve nasıl yendiğini bilmediği için turuncu yuvarlak sebzeye çatalını batırdı. Ağzına götürdü ve yavaşça çiğnemeye başladı. Tadını pek sevdiği söylenemezdi daha garip gelmişti. Ve fazlasıyla yumuşaktı. Bayan Nichol sol eliyle çatalı tutarak sağ eline bıçağı aldı etin bir köşesine çatalı batırdı ve çok kolay bir şekilde soyarak kemikten ayırdı. Ve bıçakla keserek yemeye başladı. Clay aynısını tekrar etmeyi denedi. Biraz zorlansa da başardı. Ve etin tadına bakabildi. Yumuşak ve hoş bir tadı olduğunu düşündü. Tabağındaki her şeyin tek tek tadına baktı. Sohbetin ortalarına doğru o da katılmayı düşündü fakat konuşulan konuyla ilgili bir bilgisi olmadığı için yemeğine odaklandı tekrar. Bayan Nichol en önce yemeğini bitirenlerdendi. Herkesin bitirmesini bekledi. Ve tatlıları servis etmeye başladı. Clay tatlısının tadına bakmak için çatalını alacaktı ki yanındaki komşusunun daha küçük olan tabağın üst kısmında duran çatalı aldığını fark etti. Hemen o küçük çatala uzandı. İki adet süngerin arasına jöle kıvamında bir krema sürülmüş tatlısına tam çatalını batıracaktı ki yarısı açık camdan içeriye büyük bir ustalıkla süzülen kanatlı siyah bir böcek girdiğini gördü. Aniden zıpladı ve “Bayan Nichol şuna da bakın inanılmaz.” diye bağırdı. Bayan Nichol ilk başta neyden bahsettiğini anlayamasa da daha sonra bunun bir sinek olduğunu gördü. “Ne oldu Bay Corner? Sineklerden haz etmez misiniz? Özür dilerim camı aralık unutmuşum.” dedi kalktı ve sineğin dışarı çıkmasını sağlayarak camı kapattı. Sineği de öğrendiğine göre tatlısının tadına bakabilirdi artık Clay. Çok hoş bir tadı vardı. Ve ağzında güzel bir his bırakıyordu. Tatlısını da bitirdikten sonra topluca salona geçtiler sohbetler ediliyor ve içkiler içiliyordu. Clay’a bir soru yöneltmeye hazırlanan orta yaştaki komşu. "Ne işle uğraşıyorsunuz Bay Corner?" Dedi samimi bir ses tonuyla. Clay bunu hiç düşünmemişti. Ne işle meşguldü, hangi mesleği yapıyordu?  Belki de burada bir işi vardı nerden bilebilirdi ki bunu? Clay ne diyeceğini bilemeden bakakalmıştı ki. Bayan Nichol sanki yardımına koşar gibi. "Veteriner Bay Corner. Üstelikte kendi kliniğinde." "Yaa öyle mi ne kadar güzel. Nerde kliniğiniz?" Clay tam ağzını açacakken Nichol tekrar lafa atlayarak bizim alt sokaktaki klinikte her zaman gittiğim yer orasıdır. Dedi Clay’i bir kez daha kurtarmıştı. Clay daha fazla komşusuyla konuşmak istemiyormuş gibi görünmek istemediği için “Evet Bayan Maria arka sokakta bir klinikte veterinerim.” Dedi gülümseyerek. Bayan Maria “İyi ki geldiniz kasabamıza sizinle tanışmak büyük onur.” Diyerek saygı ve memnuniyet göstergesi olarak başını hafifçe eğdi. Aynı şekilde Clay de saygıyla eğildi. Artık gecenin sonlarına doğru yaklaşmışlardı. Herkes birer birer eve dağılıyordu. Clay “Bende gideyim artık Bayan Nichol. Her şey için çok minnettarım. İyi geceler dilerim.” Diyerek Nichol’e centilmen bir tavırla elini uzattı. Nichol elini ona verdi ve elini öpmesine izin verdi. Clay biraz çekinerek davranıyordu. Tam kapıya doğru giderken Nichol “Durun bir dakika Bay Corner bu gün artan yemekleri bir kaba koydum şuradaki duvarın kenarına bırakacağım hem de size eşlik etmiş olurum.” dedi. Clay neden kabı duvarın kenarına bırakacağını anlamasa da “Tamam Bayan Nichol beklerim tabi ki bir sakıncası yok elbette.” Diyerek kapının birkaç adım gerisinde beklemeye başladı. Nichol çok geçmeden gelmişti. “Gidebiliriz Bay Corner.” Dedi ve kapıdan çıktılar. Nichol kapıyı aralık bırakmıştı. Clay Nichol’le aynı anda yürümek için bahçenin önünde beklerken birden dört ayaklı neredeyse bacağının boyunda hızlı hızlı nefes alıp veren kıllı ve uzun kuyruğunu sallayan sarı renkli canavarı gördü. İstem dışı sıçradı ona zarar verebilecek gibi durmasa da çok sivri dişleri vardı. Bayan Nichol arkadan “Ah küçük köpekçik gel bakalım yemek vakti.” Dedi ve köpeğe doğru yaklaşarak elindeki kaptan bir miktar yemek boşalttı. adının köpek olduğunu öğrendiği canavara. Clay uzak durmayı tercih ediyordu hala. Nichol “Bay Corner bu köpeğin dişlerinden birisi sürekli sallanıyor fakat hala düşmedi yarın sizin kliniğe getirsem. İlgilenirsiniz öyle değil mi?” Diye sordu.  Clay hayvan bu muydu? Bir nevi bunların doktoru muydu diye düşünürken Nichol’e “Tabi ki Bayan Nichol seve seve.” Dedi sersem bir gülümsemeyle. Clay sonunda eve gelmişti. İçeri girdiğinde köpeğin daha küçüğüne benzer ama biraz daha farklı bir hayvanla karşılaştı. Bu da neydi? Önceki geldiğinde de evde miydi? Clay’le beraber mi yaşıyordu?

PİLDORAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin