13.BÖLÜM

0 0 0
                                    

Aradan saatler geçmişti. Clay resmen uyuklar bir halde hala kitapları karıştırıyordu. Aklındaki planı gerçekleştirebilmesi için sadece bir madde bulması gerekiyordu. Aslında deneme yanılma yöntemiyle de yapabilirdi bunu ama maalesef o kadar zamanı yoktu. Yarın olmadan eğer o maddeyi bulamazsa büyük ihtimalle daha sonra bulsa bile uygulayacak vakti olmayacaktı. Ki zaten uygulaması da fazlasıyla uzun ve tehlikeli bir süreç olacaktı. Clay kendine gelmesi gerektiğini düşünerek kalkıp banyoya gitti. Aslında duş alsa daha iyi olacaktı ama o kadar vakti olmadığını düşündü. Sadece yüzünü yıkamakla yetinerek kırık paslı ve hatta pislik içinde olan aynasından kendine bakarak; "Bunu yapmalısın Clay Corner. Onlar için değil, kendin için yapmalısın." diyerek. Oldukça cesaretli ve umutlu bir şekilde çatı katına tekrar çıktı. Aradan henüz bir-iki saat geçmişti ki Clay sonunda aradığını bulduğunu düşündü. FLORÜRÜN PANZEHİRİ *SELENYUM. O an babasına ne kadar teşekkür etse az kalacağını düşündü. İçinden sürekli teşekkürler Bay Corner. Teşekkürler baba gibi sözler geçiriyordu. Selenyumu içinde oldukça fazla barındıran bir tohum vardı üstelik. Hem de ekmesine ve yetişmesini beklemesine gerek bile yoktu. Eğer elini çabuk tutarsa bu gece halledebilirdi her şeyi. Yarın sabah belki de tüm insanları kurtaracaktı. Kimse onu kahraman olarak bilmese bile. İçinde Selenyum içeren minik tohumu bulmak üzere hapı elde ettiği tohumu bulduğu kitabı aldı eline. Matricaria chamomillalarını kaybetmiş olsa da başka umutlar yeşertecek tohumları vardı hala. Hemen *Salvia Hispanica tohumlarının olduğu sayfayı buldu. Tohumlardan fazla yoktu ama bu kadarının işine yarayabileceğini düşündü. Mutfağa inip iki kap aldı ve kovadaki yağmur suyundan doldurdu. Bir diğer kabı boş bir şekilde yukarı çıkardı. Aklına kaşık ve döveceği almayı unuttuğu geldi. Aceleci bir şekilde tekrar mutfağa indi. Alacaklarını aldı ve geri çıktı. Tüm tohumları döveceğin içine boşalttı. Özenle tamamen paramparça hatta mümkünse toz haline gelene kadar ezdi. Tohumların artık olduğundan emin olduğunda boş kaba boşalttı hepsini bir miktar su koydu ve koyu bir macun kıvamı elde edene kadar karıştırdı. Daha sonra biraz su ilave ede ede tamamen homojen bir karışım elde etti. Artık planının başına geçmesi gerekliydi. Ama bunun için kasabanın barajında duran kilise görevlilerinin öğlen tatillerine kaçtı çıktığını öğrenmesi gerekliydi. Karışımı şimdilik evde bırakıp barajın yanına gidip gözlem yapması gerekiyordu. Odasına gitti olabildiğince hoş giyinmeye çalıştı.

*Selenyum Florü’rün vücuttan atılmasını sağlayan panzehir niteliğindeki elementtir.
* Latince de Salvia Hispanica olarak bilinen chia tohumudur. 
Evden çıktı ve barajın olduğu bölgeye doğru yürümeye başladı. Yaklaşık yarım saatlik bir yol yürümesi gerekliydi ve tahminlerine göre yaklaşık on dakika sonra kilisenin çanı çalacaktı. Yani barajın yanındaki kilisede ibadet etmek için harika bir zaman olacaktı. Clay barajın olduğu bölgeye geldi. Tam barajın yanında duran ağacı gözüne kestirdi. Üzerinde son elli atmış tane yaprak kalmıştı yarına kadar dökülmemelerini umut ediyordu. Clay kiliseye girdi. Uzun zaman sonra ilk defa kiliseye gidiyordu. Kilisenin tuvaletlerinin camlarından birisinin baraj tarafındaki görevlilerden birini göstermesini umut ederek tüm tuvaletlerin tek tek pencerelerini kontrol etti. Maalesef hiçbir pencere orayı görmüyordu. Kilisenin içerisindeki camları kontrol etmeye karar verdi. İllaki bir yerden görmesi gerekiyordu barajı. Tamda tahmin ettiği gibi kilisenin oturma taburelerinin olduğu yerdeki küçük pencereden tamda gözüne kestirdiği yer gözüküyordu. Ve mola saatlerine de çok az kalmıştı. Ağacın altında duran görevlinin yanına bir görevli geldi. Clay bir an için o görevli moladayken yerine o duracak sandı. Ama ikisi de kiliseye girdiler.( zaten onu akıl edebilecek kadar zeki bir başkanları yoktu. Ki akıl edememekte de oldukça haklıydı. Bu kadar saf ve uyutulan bir millet baraja neden girmek istesin ki zaten?) Onlar kiliseye girdiklerinde saat 9.30 u gösteriyordu. Bu ne molasıydı anlayamamıştı Clay ama oldukça işine geldiği söylenebilirdi. Clay artık onların ne zaman geleceğini beklemeye koyulmuştu. Aradan yarım saat geçtikten sonra görevliler yerlerine gelmişlerdi. Ve o yarım saat içerisinde de kimse geçmemişti bile barajın yanından. Clay bu duruma çok sevinmişti. Tamı tamına yarım saati vardı. Ve fazlasıyla yeteceğini planlıyordu. Clay artık mutlu bir şekilde evine dönebilirdi. Evine geldiğinde kapısı açıktı. Nasıl olsa kimse girmezdi onun evine diye düşünerek kapısını dayamamıştı bile. Artık tek yapması gereken sabırsızlıkla yarın sabahı beklemekti. İnsanlığın kendi içinde kahramanı olacağı zamanı...

PİLDORAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin