Minho kantin sırasında ne alacağını düşünen kuzenini gördüğünde, hızla yanına gitti ve kolunu omzuna attı. Jeongin, gelen ani darbeyle tam refleksle kolunu tutup çevirecekken Minho daha hızlı davrandı ve engel oldu. Kuzeninin bu davranışlarına artık alıştığı için, zamanla nasıl önüne geçmesi gerektiğini de öğrenmişti.
Jeongin, gördüğü hyunguyla derin bir nefes alıp verdi. Hyunguydu ama bazen çocuk gibi davranıyordu.
Ah pardon, bazen demişim.
"Şu kolunu çek, yoksa kıracağım."
Minho, "Saygısız." diye mırıldandı ve bozuntuya vermeden kolunu indirdi. Yapardı Jeongin, biliyordu.
Daha çok küçük yaştayken, aralıklı patlayıcı bozukluk, teşhisi konmuştu. Evet, patlamaya hazır bir bombaydı Jeongin.
"Ee, ne yiyoruz?"
Jeongin aniden değişen ruh haliyle omuz silkti.
"Canım bir şey istemiyor."
Sessizce Minho'yu orada bırakıp kantinden çıktı Jeongin. O sırada kantine giren Hyunjin onu görmüştü ama Jeongin onu görmeden, yanından geçip gitmişti.
Hyunjin, ayakta dikilen Minho'nun yanına yürüdü. Minho, kuzeninin bu halini tahmin edilenden daha çok takardı aslında. Jeongin'i kardeşi olarak görüyordu. Jeongin onu umursamasa da, Minho için oldukça değerliydi. Çocukluklarından beri hep beraberlerdi. Zor zamanlarında da mutlu oldukları zamanlarda da... Her duyguyu beraber yaşamışlardı ama son zamanlarda daha da içine kapanmıştı Jeongin.
"Ne düşünüyorsun böyle? Dalmışsın."
Minho başını iki yana sallayıp sıraya girdi. Hyunjin de hemen arkasındaydı.
"Jeongin'i düşünüyordum."
Hyunjin geçen isimle başını salladı. Dün yaşanılan olayı anlatmak istemişti ama Minho'yu daha fazla endişelendirmemek adına susmuştu.
Jeongin sınıfından içeri girdiğinde sınıf boştu. Öğle arası kolay kolay kimse olmazdı zaten. Ceketinin cebinden telefonunu çıkardı ve internetten aldığı kitabı okumaya devam etti. Dışarıdaki insanlara göre çok telefonuyla oynardı ama aslında kitap taşımayı sevmediği için uygulamalar sayesinde satın alıp okurdu. Ruhunu dinlendirirdi böyle. Sinirini atmak için de spor yapardı. Hemen hemen her sporu yapardı. En basitten, en zora. Zaten kavgaları dışında bu sayede tanınıyordu.
Jeongin denince akla ilk kavga, daha sonra da spor gelirdi.
Minho ve Hyunjin arkadaşlarının olduğu masaya geçip oturdular. Jisung sevgilisinin bu dalgın halini fark etmişti. Bu yüzden destek olurcasına elini, elinin üzerine koyup sıkmıştı. Minho ona gülümseyip yemeğine döndü.
"Yine Jeongin mi?"
Chan, bir abi edasıyla arkadaşına sorduğunda Minho gülümsedi. Hemen de anlıyorlardı meseleyi.
Jeongin'in aksine, Jeongin'i tanıyan ve önemseyen çoktu. Minho ve arkadaşları başta olmak üzere tabii. Hepsi Jeongin'i, o fark etmese de izler ve ellerinden geldiğince kibar olup yardım etmeye çalışırlardı.
"Bu defa konu ne?"
Felix ağzındaki yemekle konuştuğunda Changbin ağzını kapatmıştı.
"Ağzını kapa önce, ağzını!"
Felix, Changbin'e dolu ağzıyla gülümseyip ağzındakileri yuttu. Changbin bu haline göz devirmekle yetinmişti sadece. Felix'i bu haliyle bile tatlı bulmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bir küçük hyung meselesi // -hyunin
Contobir hyung serüveni, iddialaşmalarla geçen bir dönem ve onun getirdiği tatlı bir aşk?