"Şu topunu da çantasına koyun. Şimdi laf etmesin bir de onun için. Bu yaşa geldi hala kaybolunca ortalığı ayağa kaldırıyor!"Annesi bir yandan emirler yağdırıyor diğer yandan da dırdır ederek çalışanlara komut veriyordu. Çünkü herkes biliyordu ki, Jeongin eşyalarını toplamayacaktı.
"Bu gürültü ne?"
Bayan Park başını hızla sesin geldiği yöne çevirdiğinde gülümsemişti.
"Jeongin'in eşyalarını ayarlıyoruz."
Bay Park'ın kaşları iyice çatılırken karısına ilk defa bu kadar kötü bakıyordu.
"Ben Jeongin'in, gitmek istiyorum, dediğini hatırlamıyorum?"
Bayan Park'ın yüzündeki gülümseme artarken eşinin yanına yürümüştü. Kollarını adamın koluna dolamıştı hemen.
"Jeongin'i bilmiyor musun? Ben planlamasam hiçbir şey istemez ki!"
Adam sakinleşmek istercesine derin bir nefes aldı ve karısını umursamadan içeride, hala odadaki eşyaları toplayan insanlara bağırdı,
"Toplamayı bırakın ve tüm o eşyaları yerlerine koyun."
İçeridekiler aniden duraksayıp şaşkınca adama döndüğünde "Duymadınız mı beni?" demişti. Bu ikazla hemen adamın dediğini yapmaya başlamışlardı. Bayan Park eşinin kolundan çıkarken gözlerinin içine bakıyordu ve bu yaptığına anlam veremiyordu.
"Haejoon ne yapıyorsun şu an?"
"Asıl sen n'apıyorsun ya? O senin oğlun Lia, oğlun. O adam o çocuğu yüz üstü bıraktı. Şu an tek sığınağı sensin. Tanrı aşkına, asıl senin bu yaptığın şey ne?"
Kadın derin bir nefes alıp odadan çıktı. Adamı da kolundan çekiştirmeyi unutmamıştı tabii. Çalışma odasına geçtiklerinde elini kolundan çekmişti.
"Jae iyi biri Haejoon. Ona benden daha iyi bakabilecek biri ve Jeongin onu, benden daha çok seviyor."
Adam bir anda gülmeye başlarken olduğu yerde hareketlenmişti.
"Buna sen mi karar veriyorsun? Lia, o adam beni zerre ilgilendirmiyor. Jeongin'den bahsediyoruz burada. Bırakın da o versin kararını. Bırakın da kimi seveceğini, kime gideceğini o seçsin. Bu kadar sıkıp bir şeylere zorlamanız ne kadar doğru?"
"O benim oğlum Park Haejoon, tamam mı? Ben onun için ne iyi, ne kötü bilmiyor muyum? Jeongin babasının yanında daha mutlu olacak!"
"Olmayacak!"
"Sırf senin çocuğun yok diye Jeongin'e bağlanmanı anlıyorum ama senin çocuğun değil Jeongin. Sen de bunu anla ve kabullen artık. Onun gerçek bir babası var ve Jeongin de birkaç güne kadar onunla beraber gidecek."
Adam büyük bir hayal kırıklığıyla kadına bakarken kırılan kalbi canını fazlasıyla acıtmıştı. Onca yıl, o adam değil kendisi bakmıştı. Annesi yerine bile o ilgilenmişti ve tüm bedeli bu muydu?
"Yazık, gerçekten çok yazık. Bana onun babasından daha iyi baba olduğumu söylerdin hep. Ne güzel kandırmışsın halbuki. Ben onu kendi oğlum gibi görürken, tüm bu emeğimin karşılığı bu muydu?"
Kadının söyledikleri o an aklına dank ettiğinde aslında her şey için çok geçti. Söylediği onca sözü geri alamazdı. Söylemişti bir kere. Kırmıştı o kalbi.
"Ben Jeongin'i her şeyden, herkesten çok sevmeye çalıştım. Tüm hayatımı ona adamak istedim. Babası olayım, ona babalık yapamayan o adamı unutturayım, Jeongin üzülmesin diye uğraştım. Yeri geldi senden korumaya çalıştım. Ve şimdi ne oldum? Öylesine biri mi? Bunları mı hak ettim gerçekten?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bir küçük hyung meselesi // -hyunin
Storie brevibir hyung serüveni, iddialaşmalarla geçen bir dönem ve onun getirdiği tatlı bir aşk?