hi-12

3.4K 454 287
                                    

Pazartesi olacak olan maç için herkes büyük efor sarf ediyordu. En çok da Hyunjin. Aradan üç gün geçmişti. Ve çoktan hafta sonuna  giriş yapmışlardı. Ah, pardon. Hafta sonundan çıkış yapacaklardı. Taeyong, kimsenin kendini yaralamasını istemediği için mümkün olduğunca dikkatli ve az antrenman yapmalarını istemişti tüm takımdan şu son iki gün için.

Tabii Hyunjin, onu pek dinleyememişti.

Hyunjin, eski okulundan buraya ilk dönem başında geçiş yapmıştı. Sebebini takımdakiler bilmese de yakın arkadaşları az çok biliyordu. Yine de büyük çoğunluğu gizemdi işte. Jeongin'e de Minho az buçuk bir şeyler anlatmıştı.

Kavga olduğunu biliyordu. Hyunjin'i bile sinirden delirtecek bir kavga olduğunu biliyorlardı sadece. Gerisi yoktu.

Jeongin, kafasındaki düşünceler yüzünden evden çıkmıştı. Uzun bir yürüyüş yapmak istemişti ve birden kendini Hyunjin'in evinin önünde bulmuştu. Buraya aklı kendindeyken bile gelmemiş olmasına rağmen, yolu hatırlaması şaşkınlık vericiydi doğrusu.

Jeongin, bazı sesler duyduğunda biraz daha yürüdü ve gördü. Hyunjin'in terler içinde nasıl kendini parçalayarak oynadığını gördü. O an kendini biraz kötü hissetmişti. Nedenini bilmediği şekilde içi acımıştı.

Hyunjin, garaj kapısına asılı duran potaya bir basket daha attı ve top hızla yola doğru çıktı. Hyunjin yola doğru yürüyordu ki ona doğru, topla birlikte gelen Jeongin'i görmüştü.

Jeongin ilk de hiçbir şey demedi. Çok yaklaşmadan potaya bir basket attı ve gelen topu tekrar aldı. Hyunjin zaten donuk halde olduğu için alamamıştı.

"Hadi bir maç daha yapalım. Bu kez teke tek, ne dersin?"

Daha sonra alayla gülümsedi.

"Tabii yorgunsan, başka?"

Jeongin, sözleri bittikten sonra sert bir pas attı Hyunjin'e. Başta beklemediği için yalpalasa da az önceki sözlerin üzerine yüzüne asi bakışını yerleştirdi.

"Kabul."

Topu yavaş yavaş sektirmeye başladı.

"Ama iddia isteği belli. Ona da kabul mü?"

Jeongin başını iki yana salladı ve güldü. Hyunjin, hiç vazgeçmeyecekti. Hyunjin, gülen çocuğu umursamadı ve bu kez o sert bir pas attı.

Anında gülen yüzü soldu Jeongin'in. Ciddiyetini takındı ve "Kabul." dedi.

O andan sonra da maç başlamış oldu.

Maç sırasında çok şey olmuştu. Yeri gelmişti Hyunjin, yeri gelmişti Jeongin bloklamıştı. İkisi de sayı atmıştı. Birbirlerini yaralayacak hilelere başvurup önlerinde, Taeyong'un hayali bedeniyle bakışmış ve bundan vazgeçmiştiler.

Yakınlaşmıştılar, biribirlerinden top almaya çalışırken hiç olmayacak kadar yakınlaşmıştılar. En sonunda da evden Hyunjin'in annesi çıkmıştı ve onlara doğru seslenmişti.

"Hadi artık içeri gelin de bir şeyler atıştırın."

Annesi daha önce Hyunjin'i çağırmak istediğinde, Jeongin'i de görmüştü. Jeongin ilacın etkisindeyken tanışmışlardı daha önce. Bu yüzden biraz daha süre vermişti oğluna ama  kendini fazla yıpratması onu üzüyordu.

Hyunjin istemese de elindeki topu köşeye koyup maçı bitidi.

Maç berabere kalmıştı.

"Bir dakika daha verilseydi, ezerdim seni Hwan Hyunjin."

bir küçük hyung meselesi // -hyunin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin