hi-19

3.2K 434 221
                                    


Jeongin, aşağıdan gelen seslere kulak asmadı ve kulaklığına tekrar sarıldı. Beklenen gün gelmişti. Birkaç saat sonra babası Kore'de olacaktı ve Jeongin yine kaybolmak istiyordu.

Bugün okula gidecekti. Bu yüzden kaçabilecekti ama yarın tatildi. Minho'lara da gidemezdi. Minho'nun babasıyla Jeongin'in babası kuzendi çünkü. Teyzesini tanıyordu Jeongin. Babasının orada kalmasını isteyecek, otele yollamayacaktı. Minho'dan başka da kime gideceğini bilmiyordu Jeongin.

Tamam, aklında bir isim daha vardı. Ama cesareti var mıydı? idts. Gidip ne diyecekti ki Hyunjin'e? Zaten fazlasıyla garip hissediyordu kendini. İki gündür yüzüne bile bakamamıştı Hyunjin'in. Birine ilk kez kendi hakkında çok açık sözlü davranmıştı ve bu kişi de Hyunjin olmuştu. Jeongin bu durumun yanlış olmadığının bilincindeydi. Sonuçta herkesin bir derdi vardı ve yakınlarına anlatıp destek alabilirdi.

Ama Hyunjin, Jeongin için neydi ki?

neydi aCabA??

Jeongin çantasını sırtına takıp sonunda odasından çıktı ve salonda gördüğü üvey babası ve annesiyle adımlarını daha da hızlandırdı. Tam evden çıkıyordu ki yanına gelen görevliyle durdurulmuş ve kadının yüzündeki mahçup ifadeyle kulaklığını kulağından çıkarmıştı.

Dinlediği şarkıyı kapattı ve kulaklığını tekrar takıp salona ilerledi. Şarkı dinlemiyordu ama bunu diğerlerinin bilmesine gerek yoktu.

"Hiç selam, sabah da yok bakıyorum?"

Jeongin yüzünü adama çevirmedi. Sadece her şeyin olup bitmesini ve okuluna gitmeyi istiyordu.

"Ben konuşurken yüzüme baksan daha iyi olur sanki?"

Jeongin başını usulca kaldırdı ve boş boş adama bakmaya başladı. Aslında iyi biriydi. Jeongin'e karşı hep çok nazik olmuştu. Annesinin aksine o daha iyi davranırdı ama bugün sinirli gibiydi. Bunu da babasının dönüşüne bağlıyordu aslında. Sonuçta karısının eski eşi gelecekti. Ama gergin veya sinirli olması yersizdi. Onların ilişkisi, Jeongin'in çocukluğu gibi çok önceden son bulmuştu.

"Okula geç kalıyorum."

Adam kendine gelmiş gibi başını kaşıdı ve derin bir nefes aldı.

"Akşam baban buraya gelecekmiş."

Şimdiki ses tonu eskiye göre daha yumuşak çıkmıştı.

"Onunla görüş istersen Jeongin. Seni zorlayamam ama hiç değilse içinin rahat etmesi için biraz dinle."

Jeongin kendine engel olamadı ve gülümsedi. Annesi o halinden bir şeylerin ters gideceğini anlamış gibi öne doğru bir adım atmıştı ki üvey babası engel olmuştu.

"Bizi biraz yalnız bırakır mısın?"

Kadın istemese de başını salladı ve odadan çıktı.

"Bugün seni benim bırakmamı ister misin?"

Jeongin omuz silkti sadece. Bu adam garip bir şekilde ona karşı iyi olurdu hep. Jeongin terslese bile hep yardım etmeye çalışırdı. Bunun asıl nedenini Jeongin bilmese de annesi anlıyordu.

Hae-Joon, yani Jeongin'in üvey babasının daha önce bir evliliği olmuştu ama hiç çocuk sahibi olamamıştı. Jeongin'e karşı da hep çok hassas davranmaya çalışmıştı. Kendi öz oğlu gibi benimsemeye çalışmıştı her zaman. Annesi ne zaman bir şey söylese o savunmuştu. Kimsenin daha önce yapmadığını yapıp Jeongin'in içindeki iyi yana odaklanmıştı hep.

Ama Jeongin babasından sonra buna izin vermeye korkuyordu. Yine bir başkası onu savunursa bağlanırdı. Sonrasında terk edilirse bu kez daha ağır yaralanırdı. İkinci bir kaçışı kaldırabileceğini düşünmediği için kendini daha fazla kısıtlıyordu.

bir küçük hyung meselesi // -hyunin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin